Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaPortalLatest imagesAramaKayıt OlANLATIM ÇEŞİTLERİ 9927radyoGiriş yap

 

 ANLATIM ÇEŞİTLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
ANLATIM ÇEŞİTLERİ Left_bar_bleue30 / 10030 / 100ANLATIM ÇEŞİTLERİ Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

ANLATIM ÇEŞİTLERİ Empty
MesajKonu: ANLATIM ÇEŞİTLERİ   ANLATIM ÇEŞİTLERİ Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 5:03 pm

KANITLAYICI ANLATIM

Ortaya atılan herhangi bir konu, düşünce, görüş veya yargıyı okuyucuya
(veya dinleyiciye) kabul ettirmek için başvurulan anlatım biçimine
kanıtlama (ispat yoluyla anlatım) denir. Bu anlatım biçimi -genellikle-
makale, deneme, fıkra, eleştiri gibi yazılı türlerle; konferans, açık
oturum, münazara gibi sözlü kompozisyonlarda kullanılır.

Kanıtlamada önce, kişiye ait düşünceler (yargılar, kanaatler ...)
ortaya konur, sonra bu kanaatlerin doğruluğunu ispatlayacak
delillerden, belgelerden de yararlanılarak dinleyici veya okuyucu ikna
edilir. Bu anlatım biçiminde bir başka üslûp olarak da önce yazarın
katılmadığı zıt düşünceler söylenir sonra bunların yanlışlığı
belgeleriyle ispatlanır.

FANTASTİK ANLATIM

Gerçek dışı ve düşsel nitelikteki olgu ve oluşumları niteleyen sözcük.
FANTAZİ Büyük ölçüde bireysel istek ve kaprislere göre biçimlenmiş,
amacı somut bir işlevi yanıtlamak olmayan, özellikle genel-geçer
eğilimlere uymayı yadsıyan her tür sanatsal ürün, tutum ve davranış.
Soyutlaştırma Yüzey ya da hacim sanatlarında gerçek varlıklara gönderme
yapan betilerin tanınamayacak derecede yalınlaştırılması. Üsluplaştırma
işlemine benzer gibi gözükse de, ondan tümüyle farklıdır. Üsluplaştırma
betiyi gerçek bir varlık olarak tanınabilirlikten uzaklaştırmaz. Ayrıca
Soyutlaştırma tümüyle bireysel bir etkinlik olduğu halde,
üsluplaştırmada genel toplumsal biçim kalıplarına uymak söz konusudur.
Soyut Resim Soyut Ekspresyonizmin 1950lerin sonuyla 1960lar arasında
gelişen bir dalı. Büyük oranda A.B.D.ye özgüdür. Geniş, homojen
boyanmış ve birbirinden yalıtılmış renk lekeleri oluşturmaya dayanan
bir resim anlayışı getirmiştir. Gölge-Işık ve Devingenlik etkisini
yadsıyışıyla soyut sanatın en uç noktası sayılabilir. Sanatta İlk
Soyutlaşmanın Başlama Nedenleri Buzul Çağının sonuna kadar insanların
yiyeceklerini hazır olarak doğadan aldıklarını gördük. Yani insan
yiyeceğini doğadan gasp suretiyle temin ediyordu. Fakat bu çağda insan
avcıdır ve yabani meyveleri toplayarak geçinir. Taştan balta, ağaçtan
yay ve mızrak, kafataslarından kap-kacak yapmaktadır. Avı için büyü
yapar, tuzaklar kurar. Avını kayalara resmeder, resimde onu öldürür.
Böylece avını yakalayacağına inanır. Buzul Çağında insan düşüncesi
hayvanla ilgilidir. Kendini problem olarak ele almamıştır. Ortataş
Çağında ise insanın kendini gözlemlediği görülüyor. Buzul Çağında insan
resimleri canavarımsı değildir. İnsanın içini ürperten bir anlatım
yoktur. Henüz neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmemektedir. Günah fikri
henüz doğmamıştır. O aynen Eskimolar, Buşmanlar gibi neşeli, sağlıklı
bir vahşidir. Kendisinin yaptığı işler canavarcadır. Fakat onda canavar
düşüncesi yoktur. Bu devrin insanı, bol su, ağaç, av, meyve ve zengin
bir doğa içindedir. Ölülerini, ölüye ilişkin eşyalarla birlikte ve
yaşayan bir insanın neye ihtiyacı varsa onlarla beraber gömüyor. Bu
tasavvuru ilerde, büyük uygarlıkların başladığı Mısır ve Mezopotamyada
da göreceğiz. Ayrıca Buzul Çağı insanları, ölünün doğal rengini yok
etmek için onları kırmızı toprak boyalarla boyuyorlardı. Görüyoruz ki,
Buzul Çağı insanında öldükten sonra yaşanıldığı inancı vardır.
Fakat bu dünya ve öteki dünya gibi bir tasavvurları yoktur. Bütün bu
hususları bize Buzul Çağı sanatı açıklamaktadır. Bu çağın resimlerinde
bir şey üzerinde kafa yormak olmadığı gibi, düşünülmüş, soyut anlamda
ulvi bir tasarım da yoktur. Bu resimler, tamamen hali gösterirler ve
içinde yaşanılan somut dünyanın birer aynasıdırlar. Demek ki, Buzul
Çağı insanının dünyası, soyut olmayan bir bütünle ilgilidir. Bu devrin
sonundaysa, insan tamamen bir başka ortamdadır. İnsan artık bizzat
kendini gözlemlemektedir. Resimlerdeki hayvanın yerini insan almıştır.
Hayvan resimleri tamamen kaybolmamakla birlikte azalmıştır. Bu olayı
Ortataş Çağında görüyoruz. Henüz tarım, hayvanları evcilleştirme ve
çanak-çömlek gibi tasarımlara ait buluşlar yoktur. Fakat bütün bu
buluşların hazırlıkları görülmektedir. Bunların hazırlanma devri olan
Ortataş Çağı İ.Ö. 10.000 - 4.000 arasıdır. Verilen bu tarihler Güney
Avrupa içindir. Kuzey Avrupada ise İ.Ö. 10.000 - 2.000 arasıdır.
Tarımın ilk kez Mezopotamya ve Mısırda görüldüğü gerek kazılardan,
gerekse din kitaplarından bilinmektedir. Tarımla, insanoğlu
tüketicilikten üreticiliğe geçiyor. Yani kendi ihtiyacını artık bizzat
yaratan varlık durumuna geçiyor. Bu olay, insanlığın oluşunda büyük bir
değişmeyi göstermektedir. Tarımla beraber toprağa yerleşme başlıyor.
Tarım yapılan yerlerde köyler kuruluyor. Kalabalık bir insan
topluluğunun çalışması, toprağın ürün vermesi fikri, bereketin sırrı,
ölüm ve doğum üzerinde düşünme, tohumun verimliliği, hava, güneş,
yağmur gibi etmenler üzerinde endişeler ortaya çıkıyor.
Fantastik Türünün Ortaya Çıkışı Fantastik yazının geçmişi 17. yüzyılın
sonlarına kadar uzanır. Bu yüzyılda Batı edebiyatlarında verilen
eserlerde fantastik öğelere rastlanır. Fransız yazar Charles Pernault
eserlerinde fantastik öğelere yer verenler arasındadır. Gerçekte ise bu
yazın William Beckpord’un Fransızca olarak yazdığı Vathek, Sasques
Cazotte’un Diable amoureux adlarında bu türe örnek oluşturabilecek
özellikteki iki öyküsü ve 19. yüzyıl İngiltere’sinde gotik kaynaklı bir
akımdan hareketle dehşet verici haydutluk maceralarına, hortlaklara,
hayaletlere yer veren, polisiye roman kurgusundan da yararlanarak bir
suçun işlenişini toplumsal gerçekliğe dayanarak anlatan “Kara Roman”ın
etkisiyle kendisinden söz ettirmeye başlar. Geçen yüzyılın başlarından
ortalarına kadar süren zaman kesitinde değişik ülkelerden – Amerika’dan
İngiltere’ye, Fransa’dan Rusya’ya kadar uzanan bir yelpazede – Ludwig
Tieck, Ernest Thcodor, Amcdeus Hoffmann, Achim Von Arnim, Nathani el
Hawthorne, Washington Irwing, Prosper Merimce, Honorc de Balzac gibi
ünlü yazarların kalemlerinden önemli fantastik yapıtlar çıkar. Önceleri
sadece nesnel gerçekliğin sınırlarını aşma olarak algılanan fantastik
tür, Edgor Allon Poc ile ussal biçimini bulur. Henry Sames tarafından
ise yenilikçi bir anlatım içinde okuyucuya ulaşır. Fakat fantastik
edebiyat bir tür olarak 18. yüzyılın sonlarında doğmuştur. Bu yüzyılda,
bazı yapıtlarda, öteki dünyaya karşı bir ilginin, düşlere, mistik
zevklere doğru bir eğilimin ve akılcılığa karşı bir tepkinin dile
getirildiğini görüyoruz. Goethe ve Ann Rodeliff bu konuda
sayabileceğimiz isimler arasında yer alır. Fantastik edebiyat kısaca ve
kabaca söylenecek olursa, hayaletleri, ruhları, düşsel yaratıkları
içine alan bir edebiyat türüdür. Öykü, roman, masal gibi türleri
kapsayan bu edebiyat zaman içerisinde çok geniş bir yayılım
göstermiştir. masalımsı öğelerden, olağanüstü, büyüleyici ortamlardan,
harikalar ülkesinin sahnelerinden sıyrılarak gerçekçi bir

çerçeveye yerleşmiş, olaylar gerçek ortamlarda geçmeye başlamıştır. Bir
varmış bir yokmuş ifadesiyle başlayan masallar okuru gerçeküstü,
belirsiz bir ortama götürürken, fantastik öykülerde, mantık dışının
gerçek ve günlük yaşama birdenbire giriverdiğini görüyoruz. Fantastik
eserlerdeki kişiler ve olaylar tanıdığımız, içinde yaşadığımız
evrendeki kişiler ve olayların değiştirilmiş biçimidir diyebiliriz.
Çünkü olağanüstü olayların gerçekçi zemin üzerine oturtulması bu yeni
edebiyat türünün başlıca özelliğidir. Fantastik Türünün Çeşitli
Tanımları Castex Conte Fantatique en France (Fransa’da Fantastik öykü)
adlı yapıtında şöyle yazar: “Fantastik …. Gerçek yaşama birdenbire
gizemin girmesiyle …. Belirir”. Louis Vax L’Art et la Littérature
Fantastiques’te (Fantastik Sanat ve Edebiyat): “Fantastik anlatı… bizim
yaşadığımız gerçek dünyada yaşayan, bizler gibi ancak birdenbire kabul
edilmesi olanaksız bir olay karşısında kalmış insanlar sunmayı sever.”
Roger Caillois Au Coeur du Fantastique’te (Fantastiğin İçinde): “Tüm
fantastik, bilinen düzenin bozulması, gündeliğin değişmez yasallığı
içinden kabul edilmemeyecek olanın fışkırmasıdır” “Fantastik, kendi
doğal yasalarından başka yasa tanımayan bir öznenin görünüşte doğaüstü
bir olay karşısında yaşadığı kararsızlıktır” yukarıdaki tanımlardan da
anlaşılacağı üzere fantastik, doğaüstü olayların gerçek bir zemine
oturtulması ile ortaya çıkmaktadır. Olaylar ne kadar olağanüstü
görünürse görünsün gerçeklik payı mutlaka vardır ve kişiler de
yaşadığımız dünya içerisindedir. Todorov ise şöyle der: “Bir kitapta
anlatılan bazı olayların açık biçimde hayal ürünü olduğunun
belirtilmesi, yapıtın geri kalan bölümündeki hayal payını tartışılır
kılar. Herhangi bir görüntü aşırı coşmuş bir hayal gücünün ürünüyse
eğer, onu çevreleyen diğer olayların hepsinin gerçek olmasındandır.
Fantastik edebiyat, hayalgücüne bir övgü olmak şöyle dursun, metnin
büyük bölümünü gerçekliğe dayandırır. Fantastik edebiyat bize yalnız
iki kavram sunar, gerçeklik ve edebiyat, üstelik ikisi de zor
tanımlanır kavramlar. On dokuzuncu yüzyıl gerçeklik ve düşsellik
ayrımının metafiziğiyle yaşamıştı ve fantastik edebiyat da bu
pozitivist on dokuzuncu yüzyılın vicdan rahatsızlığından başka bir şey
değildir. ancak bugün ne değişmez bir dışsal gerçekliğe ne de bu
gerçekliğin yazıya aktarılmasından başka amacı olmayan bir edebiyata
inanılıyor artık. Nesneler özerkliğini yitirirken, sözcükler özerklik
kazandı.


KONUŞMALI ANLATIM ( DİYALOG )

Herhangi bir konu üzerinde iki veya daha çok kimsenin karşılıklı
konuşturulduğu anlatım biçimine konuşmalı anlatım (diyalog) denir.
Tiyatro eserlerinin tamamı bu anlatım biçimiyle kaleme alınır. Açık
oturum, panel, forum, münazara, mülâkat ve röportaj gibi uygulamalar da
diyalog tarzında yapılır. Hikâye, roman, sohbet, fıkra gibi türlerde
anlatıma canlılık kazandırmak ve okuyucunun dikkatini çekmek için yeri
geldikçe konuşmalı anlatımdan yararlanılır.

Konuşmalı anlatımda aşağıdaki hususlara dikkat edilir:

a) Kişilerin konuşmaları kendi karakterlerine, toplumdaki yerlerine,
mesleklerine uygun ve tabiî olmalıdır. Öğretmenin bir öğretmen gibi,
annenin bir anne gibi, doktorun da bir doktor gibi... konuşturulması
gerekir

b) Konuşmalar, okuyucuyu bıktıracak derecede uzatılmamalıdır.

c) Cümleler, konuşma dilinin özelliklerine uygun biçimde düzenlenmelidir.

d) Sözün gelişinden kimlerin konuştuğu açıkça anlaşılıyorsa gereksiz açıklamalara ve ayrıntılara yer verilmez.

e) Karşılıklı konuşmalar, konuşma çizgisiyle (―) gösterilir. (Amerikan
tipi yazılarda konuşma çizgisi kullanılmamakta, bunun yerine
konuşmalar, tırnak işareti içinde verilmektedir.) Konuşma çizgisinin
her zaman paragrafa konması gerektiği unutulmamalıdır. Bir kişinin sıra
kendindeyken peş peşe söylediği cümlelerin her biri için konuşma
çizgisi tekrarlanmaz. Konuşanın değiştiğini, sözün başkasına geçtiğini
göstermek gerekince,
konuşma çizgisi tekrar konur.

MİZAH

Tanımıyla (resimli komik fıkra, komik bir durumu tasvir eden çizim)
karikatür mizah anlamına gelir. Fakat canlandırılmış çizgi film ya da
macera, fantezi ya da romantik hikayeler anlatan resimli çizgi
dizilerin arasında bulunduğu bazı karikatürlerin komik olma niyeti
yoktur; buna rağmen karikatür kelimesi kullanıldığında, akla mizah
gelir.

Karikatür olmamalarına rağmen, ilkçağlardaki tablolar ve çizimlerin
birçok mizahi yanları vardı. Hatshepsut’sun hükümdarlığında (15.
yüzyıl) Mısırlı bir kraliçenin aşırı yüklenmiş bir katır üzerine
otururken oluşan kat kat vücudu ve sarkan göğüslerini gösteren tasviri,
Japonya’da bin yıldan daha fazla bir süre önce yellenme yarışmaları ve
Piskopos Tobanın erkeklik organı üzerine bir tomar kağıtları, Frans’nın
el yazması ve kitaplarındaki süslenmiş harflerdeki komik ögeler
10–12’nci yüzyıl arasında; Vinci’nin karikatürleri, Pieter Bruegel’in
16. yüzyıl Hollandasının halka mal olan komik çizimleri, Batı
Ukrayna’nın 16’ncı yüzyıl sosyal hicivden esinlenerek yapılmış dini
tabloları, Japonya’nın gravürleri, Hindistan’ın Kalighat yergi
çizimleri, 18 ve 19’uncu yüzyılda İngiltere’de James Gillray’ın,
William Hogarth’ın ve George Gukshanki ve Fransa’da Honoré Deumier ve
Juan David’in çalışmaları buna birer örnektir.

Bu çalışmalar karikatürün bir ya da daha fazla özelliğini, yergiyi,
parodiyi, ince espriyi, şakacılığı, garipliği ve erotizmi sergiler.
Mizah ve karikatürü tanımlama çabasında muhtemelen en uygun
kategoriler; latife, komik anlatım, politik ve yerici mizah ve portre
karikatürüdür.

İnce esprili (gag) karikatürleri sanata uygulanmış bir oturumluk
esprilerdir. Nerede basıldıklarına bağlı olarak çeşitli biçimler
alırlar; bazıları utandıracak kadar aptalca, diğerleri (görünüşte) daha
entelektüel, diğerleri müstehcen ya
da garip (Gahan Wilson’un çalışmaları akla gelir). Komik öykü
biçimindeki karikatürler gazete ve resimli çizgi roman gibi mizahi bir
hikayeyi ya da gülünç fıkrayı birden fazla oturumda anlatır. Sık sık
mizahi bir duruma düşen ve kurtulan daimi bir tipi karakterize eden üç
ya da dört oturumluk biçimde; diğer zamanlar kahramanın komik halleri
uzun süreye yayılmış olarak seri hale getirilir. Politik karikatürler
tek oturumluk, sosyal, politik ve kişiliklerin zaaflarını dürter ve
yorumlar ve durumda değişiklik olması için mücadele eder. Basının
özgürlüğü olmayan bazı ülkelerde karikatür politik meselelerden
kaçınır. Hicveden/mizahi çizimler belki de mizahtan öte sanatsal yapıya
yönelir; duvara asıp sergileyecek kadar kalıcı görünürler. Sergilerde,
kitaplarda, gazetelerde, dergilerde ve inceleme makalelerinde yer
alırlar. Portre karikatür insanların abartılı tasviridir ve yukarıda
belirtilen türlerin hepsinde bulunabilir.

Karikatürlerdeki mizah çağdaş toplumda engellerle uğraşmak zorunda
kalmıştır. Özellikle Amerika ve Amerikalı olan herşeyi taklid eden
ülkelerde politik doğruluk adına aşırı duyarlılık mizah sanatçısını
engellemiştir. Resimli hikaye kahramanların içen, sigara içen,
çapkınlık yapan ve zorba tavırları komik olmama yolunda
arındırılmıştır. Politik karikatürler çeşitli etnik grupların
bireylerini, kadınları ve politik şahsiyetleri nasıl gösterdikleri
konusunda tehdit, boykot ve düpedüz sansür yoluyla kem küm edilmiştir.

Mizah karikatüristlerin karşılaştığı bir diğer mesele yapılan çalışmayı
gazeteye satma konusundaki yarıştır. Amerika’da gazeteler ikamet eden
karikatüristleri geçici olarak işten çıkarmış ya da çalışmalarını daha
ucuza satan karikatüristlere bağlı olarak yeni karikatürist işe
almamıştır. Pazar kaybetmenin yanı sıra karikatüristler için sonuç
politik karikatürlerde daha az yerel meseleleri ele alma olmuştur.
Problem çalışmalarını gazetelere satan karikatüristlerin dünya
çevresinde seyahat ederek yerel sanatçıların pazarlarını ve işlerini
elinden alıp, yabancı olaylar, kahramanlar, durumlar kullanarak ve
genellikle medya emperyalizmi edebileştirmesiyle artmıştır.

Birçok yerdeki problem daha genç insanların tercihlerini mizah
karikatürü değil, aksiyon/macera resimli hikaye olarak kullanmasıdır.
Japon manga ya da anime, internet ve video oyunları, görsel efekt
ağırlıklı filmlerden etkilenenler gazetedeki çizgi roman, politik
karikatürleri ya da mizah çizimlerine ilgileri yok denecek kadar azdır.

Bir kişiyi ağlatana kadar güldüren komik bir karikatürden daha tatmin
edici bir şey yoktur ve sonuç olarak bir mizah türünün diğer kültürel
biçimler gibi kaybolmasına izin vereceğiz gibi görünmüyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
 
ANLATIM ÇEŞİTLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bilgisayar toplama resimli anlatim

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EĞİTİM :: Liseler :: Edebiyat - Dil ve Anlatım-
Buraya geçin: