Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaPortalLatest imagesAramaKayıt OlCennet ve Cehennem 9927radyoGiriş yap

 

 Cennet ve Cehennem

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
Cennet ve Cehennem Left_bar_bleue30 / 10030 / 100Cennet ve Cehennem Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

Cennet ve Cehennem Empty
MesajKonu: Cennet ve Cehennem   Cennet ve Cehennem Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 2:14 pm

Cennet ve Cehennem

CENNETİN SIFATI

5061 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih
kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın
hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." Ebu Hureyre
ilaveten dedi ki:

"Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun. (Mealen): "Yaptıklarına karşılık
Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların
saklandığını kimse bilemez" (Secde 17).

Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35; Müslim, Cennet 2, (2824); Tirmizi, Tefsir, (3195).

5062 - Buhari, bir diğer rivayetinde şu ziyadeyi kaydeder: "Sehl İbnu
Sa'd anlatıyor -deyip, hadisin aynısını kaydettikten sonra- der ki:
"Muhammed İbnu Ka'b dedi ki: "Onlar Allah için ameli gizli tuttular.
Allah da onların sevabını gizli tuttu. Kullar yanına gelince onları
nimete boğacak."

Hadis, bu muhtevada olarak Buhari'de mevcut değildir. Hâkim'in el-Müstedrek'inde mevcuttur (2, 413-414).

5063 - Yine Sa'd İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, insanlar neden yaratıldı?"

"Sudan!" buyurdular.

"Ya cennet?" dedim, o neden inşa edildi?"

"Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin
çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır. Ona giren nimete
mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz.
Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz."

Aleyhissalâtu vesselâm sözlerine şöyle devam buyurdular: "Üç kişi vardır duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):

-Âdil imâm (devlet başkanı).

-İftarını yaptığı zaman oruçlu.

-Zulme uğrayanın duası.

Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teâla Hazretleri:

"İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!" buyurur."

Tirmizi, Cennet 2, (2528).

5064 - Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de
gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan
diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle
Rablerini görmeleri arasında Allah'ın veçhindeki rıdâu'l-kibriyadan
(büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur."

Buhari, Tefsir, Rahman 1, 2, Bedu'l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180, (296); Tirmizi, Cennet 3, (2530).

5065 - Yine aynı kaynaklarda şu rivayet gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette, mü'min için, içi boş tek bir inciden bir çadır vardır. -Bir
rivayette- Genişliği altmış mildir. Her köşesinde bir refikası bulunur,
hiçbiri diğerini görmez, mü'min bunların herbirini dolaşır."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Rahman 1, 2, Tevhid 24; Müslim, Cennet 23, (2838); Tirmizi, Cennet 3, (2530).

5066 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır."

Tirmizi, Cennet 4, (2531).

5067 - Ubâde İbnu's-Sâmit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası,
sema ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda
olanıdır. Cennetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır.
Allah'tan cennet istediğiniz vakit Firdevs'i isteyin."

Tirmizi, Cennet 4, (2533).

5068 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette yüz derece vardır. Bütün alemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder."

Tirmizi, Cennet 4, (2534).

5069 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde
yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: (Mealen) "Daimi
gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar" (Vâkı'a 30-31).

Tirmizi, Tefsir, Vakıa, (3289), Cennet 1, (2525).

5070 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın."

Tirmizi, Cennet 1, (2527).

5071 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Vakı'a 1; Müslim, Cennet 6, (2826); Tirmizi, Cennet 1, (2525).

Tirmizi, Hz. Enes'ten şu ziyadede bulunmuştur: "Sizden birinizin yayı
kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden
daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa,
dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla semâ arasını güzel koku ile
doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."

5072 - Sa'd İbnu Ebi Vakkâs radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennette olan şeyden bir
tırnağın azalttığı miktar, semavat ve dünya arasında dört ciheti de
tezyin etmiş olarak görünürdü. Eğer cennet ehlinden bir adam dünya
ehline zuhûr etse ve bilezikleri görünse o(nun şavkı) güneşin ziyasını
bastırırdı, tıpkı güneşin, yıldızların ziyasını bastırması gibi."

Tirmizi, Cennet 7, (2541).

5073 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Sidretü'l-Müntehâ'ya çıkarıldım. Orada dört nehir gördüm: İki nehir
zâhirdi, iki nehir de bâtın. Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat
nehirleriydi. Bâtın olanlar da cennetin iki nehri idi."

Buhari, Eşribe 12; Müslim, İman 264, (164).

5074 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'a: "Cennette at var mı?" diye sordu.
Aleyhissalatu vesselam da:

"Allah Teâla Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yâkuttan
bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her
yere uçuracaktır" buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de:

"Cennette deve var mı?" diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:

"Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır."

Tirmizi, Cennet 11, (2546).

5075 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada,
benzerini mahlukâtın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve
şöyle söylerler:

"Bizler ebedileriz, hiç ölmeyiz!

Bizler nimetlere mazharız, fakr bilmeyiz!

Rabbimizden razıyız, mükedder olmayız!

Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!"

Tirmizi, Cennet 24, (2567).

5076 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken
kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle
hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş
olarak dönerler. Hanımları:

"Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!" derler. Erkekler de:

"Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!" derler."

Müslim, Cennet 13, (2833).

5077 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne
alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek
bunlardan bir suret arzu ederse o sûrete girer."

Tirmizi, Cennet 15, (2553).

CEHENNEMİN EVSAFI

5078 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm: "Yaktığınız ateş var ya, bu, cehennem ateşinin
yetmiş cüzünden bir cüzdür!" buyurmuştu. (Yanındakiler):

"Zaten bu ateş, vallahi (âsileri cezalandırmaya ahirette) yeterliydi" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Cehennem ateşi öbürüne altmışdokuz kat üstün kılındı. Her bir kat'ın harareti, bunun mislindedir."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Cennet 29, (2843); Muvatta, Cehennem 1, (2, 994); Tirmizi,

Cehennem 7, (2592).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
Cennet ve Cehennem Left_bar_bleue30 / 10030 / 100Cennet ve Cehennem Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

Cennet ve Cehennem Empty
MesajKonu: Geri: Cennet ve Cehennem   Cennet ve Cehennem Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 2:20 pm

5079 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl
daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o
siyah ve karanlıktır."

Tirmizi, Cehennem 8, (2594); Muvatta, Cehennem 2, (2, 994). Metin Tirmizi'ye aittir.

5080 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır."

Tirmizi, Cehennem 4, (2587).

5081 - Hasan Basri rahimehullah anlatıyor: "Utbe İbnu Gazvân radıyallahu anh, Basra'da minberde (hutbe esnasında) dedi ki:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize şöyle buyurmuşlardı:
"Cehennemin kıyısından büyük bir taş bırakıldı. Bu taş yetmiş yıl aşağı
doğru düştü de henüz dibe ulaşmadı."

(Utbe İbnu Gazvân, devamla) der ki: "Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ateşi
çok zikredip hatırlayın. Zira onun harareti pek şiddetlidir; derinliği
çok fazladır, çengelleri demirdendir" buyurdu."

Tirmizi, Cehennem 2, (2578).

5082 - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Veyl, cehennemde bir vadidir. Kâfir orada, kırk yıl batar da dibine ulaşamaz."

Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3164).

5083 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Eğer zakkûmdan, dünyaya tek damla damlatılacak olsa, bu dünya ehlinin
yiyeceklerini ifsad ederdi. Öyleyse, yiyecek ve içeceği zakkum olan
cehennemliğin hali ne olur (anlayın)!"

irmizi, Cehennem 4, (2588).

5084 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennem, Rabbine şikayet ederek: "Ey Rabbim! Bir parçam diğer bir
parçamı yemektedir" dedi. bununn üzerine, Allah Teâla hazretleri ona,
iki nefes almaya izin verdi: Bir nefes kışta, bir nefes de yazda.
(Yazdaki nefesi) sizin rastladığınız en şiddetli sıcaktır. (Kıştaki
nefesi de) sizin rastladığınız en şiddetli (soğuk olan) zemherirdir."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Cehennem 9, (2595).

5085 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun, gören
iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır. Der ki: "Ben üç
takım (insanı cezalandırmak) için vazifelendirildim: Allah'la birlikte
bir başka ilaha dua eden kimse, bile bile zulmeden cebbâr, tasvirciler."

Tirmizi, Cehennem 1, (2577).

5086 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kıyamet günü cehennem, yetmişbin yuları olduğu halde getirilir. Her yularında, onu çeken yetmişbin melek vardır."

Müslim, Cennet 29, (2842); Tirmizi, Cehennem 1, (2576).

5087 - Mücahid anlatıyor: "İbnu Abbâs radıyallahu anhüma bana:
"Cehennemin genişliği ne kadardır, biliyor musun?" diye sordu. Ben:
"Hayır!" deyince: "Doğru, Allah'a yemin olsun, bilemezsin!" dedi ve
ilave etti: "Bana Hz. Aişe radıyallahu anha dedi ki: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm 'a:

"Kıyamet günü Arz toptan O'nun bir kabzasıdır (tam tasarrufundadır).
Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir" (Zümer 67) âyetinden sormuş
ve:

"Bu sırada insanlar nerede olurlar (ey Allah'ın Resûlü)" demiştim.
Aleyhissalatu vesselam: "Cehennem köprüsünde!" cevabını verdi."

Tirmizi, Tefsir, Zümer, (3242).

CENNET VE CEHENNEMİN MÜŞTEREK YÖNLERİ

5088 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah Teâla Hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselâm'a:

"Git ona bir bak!" buyurdular. O da gidip cennete baktı ve: "(Ey
Rabbim!) Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen
kalmayacak, herkes ona girecek!" dedi. (Allah Teâla Hazretleri)
cennetin etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: "Hele git ona bir daha
bak!" buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da:

"Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!" dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail'e:

"Git, bir de şuna bak!" buyurdu. O da gidip ona baktı ve:

"İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!" dedi.
Allah Teâla hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da:

"Git ona bir kere daha bak!" dedi. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman:

"İzzetine yemin olsun, tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!" dedi."

Ebu Davud, Sünnet 25, (4744); Tirmizi, Cennet 21, (2563); Nesai, Eyman 3, (7, 3).

5089 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennetin etrafı mekârihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır.
Cehennemin etraf ı da şehevi (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle
sarılmıştır."

Sahiheyn'de, Ebu Hureyre'den bu rivayet aynen gelmiştir. Ancak iki
yerde "huffet" (=sarılmış) kelimesine bedel "hucibet" (=örtülmüş)
kelimesi kullanılmıştır.

5090 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennem, içerisine âsiler atıldıkça: "Daha var mı?" demekten geri
durmaz. Bu hal, Rabbu'l-İzze'nin cehennemin üzerine ayağını koyup, iki
yakasını dürüp birleştirmesine kadar devam eder. İşte o zaman cehennem:

"Yeter, yeter. İzzet ve keremine yemin olsun yeter!" der. Cennette
fazlalık devam eder. Allah, ona mahsus yeni bir halk yaratır ve bunları
cennetin fazla kısmına yerleştirir."

Buhari, Tefsir, Kaf 1, Eyman 12, Tevhid 7; Müslim, Cennet 37, (2848); Tirmizi, Tefsir, Kâf, (3268).

CENNETLİKLER

5091 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları seyretmeniz gibi."

Buhari, Rikak 51; Müslim, Cennet 10, (2830).

5092 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf) görürler. Tıpkı, ufukta
doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi.
Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir."

Bunun üzerine Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu söylediğiniz,
peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!" dedi. Ancak
Aleyhissalatu vesselâm:

"Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun! Gurfelerde
kalanlar (peygamberler değiller), Allah'a inanıp peygamberleri tasdik
eden kimselerdir!" buyurdular."

Buhari, Bed'u'l-Halk 8; Müslim, Cennet 11, (2831).

5093 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu
takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir.
Cennetlikler bevletmezler, büyük abdest de bozmazlar, tükürmezler,
sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları
öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları
Âdem'in yaratılışı üzere, altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde
olacaklar."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Enbiya 1; Müslim, Cennet 15, (2834); Tirmizi, Cennet 7, (2540).

5094 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm : "Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler,
küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!" buyurmuştu. Ashab:

"Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam:

"Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."

Müslim, Cennet 18, (3835); Ebu Davud, Sünnet 23, (4741).

5095 - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa
olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş
ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir."

Tirmizi, Cennet 23, (2565).

5096 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez."

Tirmizi, Cennet 8, (2542).

Tirmizi'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Cennetliklerin başlarında
taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını
aydınlatır."

5097 - Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)."

Tirmizi, Cennet 23, (2566).

5098 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm: "Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!"
buyurmuşlardı. Kendisine:

"Ey Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu.

"Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular."

Tirmizi, Cennet 6, (2539).

5099 - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kıyamet günü arz, tek bir çörek olacak. Cebbâr (olan Allah Teâla
hazretleri), onu, cennetliklere azık olarak elinde çevirecektir, tıpkı
sizin sefer sırasında çöreğinizi çevirdiğiniz gibi!" Bu sırada bir
yahudi gelerek:

"Ey Ebu'l-Kâsım! Rahman (olan Allah) seni mübarek kılsın! Kıyamet günü
cennet ehlinin (iştah açıcı) ikramı ne olacak haber vereyim mi?" dedi.
Efendimiz:

"Söyle bakalım!" buyurdular. Adam, tıpkı Aleyhissalâtu vesselâm'ın söylediği gibi:

"Arz, tek bir çörek olur!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize
baktılar. Sonra azı dişleri görününceye kadar tebessüm buyurdular ve:

"Peki cennet ehlinin katıklarını sana haber vereyim mi?" dediler. Adam: "Buyurun!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:

"Bâlâm ve nûn!" buyurdular. Adam:

"Bu nedir?" dedi. Aleyhissalatu vesselam:

"Öküz ve balıktır. Bunların ciğerlerinin kenarından yetmişbin kişi yer" buyurdular."

Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikûn 30, (2792).

5100 - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksenbin hizmetçisi,
yetmişiki zevcesi vardır. Onun için inciden, zebercedden ve yakuttan
bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir
büyüklüktedir."

Tirmizi, Cennet 23, (2565).

5101 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin mertebece en düşük olanı o kimsedir ki: Bahçelerine,
zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine, koltuklarına bakar. Bunlar
bin yıllık yürüme mesafesini doldururlar.

Cennetliklerin Allah nezdinde en kıymetli olanları ise, vech-i ilahiye sabah ve akşam nazar ederler."

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti okudu. (Meâlen):
"Yüzler vardır, o gün ter ü tâzedir, Rablerini görecektir" (Kıyamet
22-23).

Tirmizi, Cennet 17, (2556), Tefsir, Kıyamet (3327).

5102 - Mugire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu:

"Derece itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır?" Rab Teâla
buyurdu: "O, cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan
bir adamdır ki kendisine:

"Cennete gir!" denilir. Adam:

"Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu!" der. Ona şöyle denilir:

"Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?"

"Rabbim, razıyım!" der. Rab Teâla:

"Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de."

Adam beşincide:

"Ey Rabbim razı oldum (yeter!)" der. Rab Teâla:

"Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse,
gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam:

"Rabbim razı oldum(yeter!)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):

"Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?"

"İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi
elimle diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir
göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, hiçbir beşer kalbine de hutur
etmemiştir."

Müslim, İman 312, (189); Tirmizi, Tefsir, Secde, (3196).

5103 - Ebu Sa'id el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri cennet
ehline;

"Ey cennet ahalisi!" diye seslenir. Onlar:

"Ey Rabbimiz, buyur! Ebrine âmâdeyiz! Hayır senin elindedir!" derler. Rab Teâla:

"Razı oldunuz mu? diye sorar. Onlar:

"Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. Rab Teâla:

"Ben sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?" der. Onlar:

"Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?" derler. Rab Teâla:

"Size rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyen gadab etmeyeceğim!" buyururlar."

Buhari, Rikâk 51, Tevhid 38; Müslim, Cennet 9, (2829); Tirmizi, Cennet 18, (2558).

5104 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bana cennete giren ilk üç kişi arzedildi. Bunlardan biri şehid, biri
iffetli olan (ve azla yetinerek) iffetini koruyan, biri de Allah'a
ibadetini güzel yapan ve efendilerine hayırhah olan bir köle idi."

Tirmizi, Fezâilu'l-Cihad 13, (1642).

5105 - Harise İbnu Vehb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm: "Size cennet ehlini haber vereyim mi?"
buyurdular. Ashab:

"Evet ey Allah'ın Resûlü" dedi. Aleyhissalatu vesselâm:

"Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah'a
yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirirek tebrie eder ve hânis
kılmaz" buyurdu ve tekrar sordu:

"Size cehennem ehlini haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir."

Buhari, Tefsir, Nûn 1, Edeb 61, Eymân 9; Müslim, Cennet 46, (2853); Tirmizi, Cehennem 13, (2608).

5106 - Ebu Davud'da Harise radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:

"Cennete ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer."

Ebu Davud, Edeb 8, (4801).

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
Cennet ve Cehennem Left_bar_bleue30 / 10030 / 100Cennet ve Cehennem Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

Cennet ve Cehennem Empty
MesajKonu: Geri: Cennet ve Cehennem   Cennet ve Cehennem Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 2:22 pm

CEHENNEMLİKLER

5107 - Nu'mân İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennemliklerin azab cihetiyle en hafif olanı, ayağında ateşten bir
nalın ve nalın bağı olan kimsedir ki, ayağındakiler sebebiyle, tıpkı
tencerenin kaynaması gibi, başında dimağı kaynar. Öyle tahammülfersa
bir azam duyar ki, azabca insanların en hafifi olduğu halde, kendinden
şiddetli azab çeken olmadığını zanneder."

Buhari, Rikâk 8; Müslim, İman 363, (213); Tirmizi, Cehennem 12, (2607).

5108 - Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı vardır, ateş onları
topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır, dizlerine kadar yakalar, bir
kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir kısmı vardır köprücük kemiğine
kadar yakalar."

Müslim, Cennet 33, (2845).

5109 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba
eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara
besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî' (denen dikenli bir ot)
verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir
yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri
geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada iken, bu durumda, bir
içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek
talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan kaplarda kaynar sular
verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar.
Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer de:

"Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!" derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince:

"Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?" derler. Onlar:

"Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun üzerine, bekçiler:

"Siz isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!" derler" (Gâfir 50). Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince:

"(Cehenneme müvekkel melek) Mâlik'i çağırın!" derler. (Mâlik gelince):

"Ey Mâlik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler. Mâlik de onlara:

"Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye cevap verecek" (Zuhruf 77).

(Hadisin ravilerinden) A'meş rahimehullah der ki: "Bana bildirildi ki,
cehennemliklerin Mâlik'e yalvarmaları ile Mâlik'in onlara verdiği cevap
arasında bin yıllak zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer
aralarında:

"Rabbinize dua edin, sizin için O'ndan daha hayırlı kimse yok!" diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar:

"Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten
sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre
dönersek artık hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz" (Mü'minûn 106-107).
Rab Teâl, onlara: "Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey
söylemeyin!" diyecek" (Mü'minûn 108).

Resûlullah devamla dedi ki: "Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit
hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet etmeye, dövünüp
yırtınmaya başlarlar."

Tirmizi, Cehennem 5, (2589).

5110 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su, vücudlarının
içine nüfuz eder, öyle ki karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne var ne
yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise "Bununla
karınlarının içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir" (Hacc 20)
ayetinde zikri geçen eritme (es-Sahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen
cesedleri) eski haline iade edilir."

Tirmizi, Cehennem 4, (2585).

5111 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı kadardır. Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir."

Müslim, Cennet 44, (2851); Tirmizi, Cehennem 3, (2580, 2581, 2582).

5112 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kâfir, bir iki fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü yerde sürür, (Mevkıf'te) insanlar onun üzerine basarlar."

Tirmizi, Cehennem 3, (2583).

5113 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kıyamet günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem'dir. Hak Teâla Hazretleri:

"Ey Âdem!" der. Hz. Âdem:

"Buyur ey Rabbim, emrindeyim!" der. Rabb Teâla:

"Zürriyyetinden cehenneme girecekleri ayır!" emreder. Âdem:

"Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?" diye sorar. Rabb Teâla:

"Her yüzden doksandokuzunu!" ferman buyurur."

(Ashab bu esnada atılıp): "Ey Allah'ın Resûlü! Bizden geriye ne kaldı?" derler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!" buyurdular."

Buhari, Rikak 45.

5114 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Hz. İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer'i (yüzü) üzerinde bir siyahlık ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına:

"Ben sana dünyada iken, "Bana, âsi olma!" demedim mi?" der. Babası ona:

"İşte bugün ben artık sana âsi olmayacağım!" der. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselâm:

"Ey Rabbim! Sen yeniden diriltilme gününde beni rüsvay etmeyeceğini
vaadetmiştin. Rahmetten uzak babamın halinden daha rüsvay edici başka
ne var?" diye yakarır. Allah Teâla Hazretleri:

"Ben cenneti kâfirlere haram kıldım!" cevabında bulunur. Sonra şöyle nida edilir:

"Ey İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?" İbrahim yere
bakar ve kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından tutulup
ateşe atılır. (İşte bu, İbrahim'in babasıdır, o çirkin surete
sokulmuştur)."

Buhari, Enbiya 8, Tefsir, Şu'arâ 1.

CENNETLİKLERİN VE CEHENNEMLİKLERİN MÜŞTEREKEN ZİKREDİLDİĞİ HADİSLER

5115 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ve cehennem, aralarında (ihtilaf ederek Allah nezdinde) dâvâ açtılar. Cehennem:

"Ben, mütekebbirler (dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler
(zorbalık yapanlar) için tercih edildim!" diye övündü. Cennet de:

"(Ey Rabbim!) Bana niçin sadece zayıflar ve (insanlar nazarında) düşük
olanlar, (hakir görülenler) girer?" dedi. Allah Teâla Hazretleri önce
cennete hitap etti:

"Sen benim rahmetimsin. Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!" Sonra da cehenneme hitap etti:

"Sen de benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!" (Her ikisine yönelerek):

"İkiniz(in de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!" buyurdu. Ancak
cehennem, bir türlü dolmak bilmedi. Allah Teâla da ayağını üzerine
bastı. Derken cehennem:

"Yeter! Yeter!" diye inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı
birbirine kavuştu. Allah mahlûkatından hiçbir ferde asla zulmetmez.

Cennete gelince, Allah onu yeni mahlûkat yaratarak onu dolduracaktır."

Buhari, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 25; Müslim, Cennet 35, (2846); Tirmizi, Cennet 22, (2564).

5116 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne
ölürler ne de yaşarlar. Lâkin günahları -yahut hataları denmiştir-
sebebiyle ateşe dûçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları
tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme
izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine
dağıtılırlar. Sonra:

"Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler."

Müslim, İman 306, (185).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
Cennet ve Cehennem Left_bar_bleue30 / 10030 / 100Cennet ve Cehennem Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

Cennet ve Cehennem Empty
MesajKonu: Geri: Cennet ve Cehennem   Cennet ve Cehennem Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 2:22 pm


5117 - Yine Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Mü'minler cehennemden kurtarılıp, cennetle cehennem arasındaki köprüde
bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada geçmiş olan
haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan temizlenip paklandıktan
sonra cennete girmelerine izin verilir. Nefsimi kudret elinde tutan
Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onlardan herbiri, cennetteki evini,
dünyadaki evinden daha iyi bilir."

Buhari, Mezalim 1, Rikâk 48.

5118 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'ın şefaati ile, birkısım insanlar
cehennemden çıkacak, cennete girecektir. Bunlara cehennemlikler
denecektir."

Buhari, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizi, Cehennem 10, (2603).

5119 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cehenneme giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri: "Çıkarın bunları!" buyuracak. Onlara:

"Niçin bağırıyorsunuz?" diye sorulacak. Onlar:

"Bize merhamet edesin diye böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teâla:

"Benim size rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!"
buyuracak. Onlar gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da
ateşi ona soğuk ve selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe
atamaz. Allah Teâla hazretleri:

"Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?" diye sorar. Adam:

"Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid ediyorum!" der. Allah Teâla hazretleri:

"Haydi ümidini verdim!" der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle cennete sokulurlar."

Tirmizi, Cehennem 10, (2602).

5120 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennete en son giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar. Ateş de arada
sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar
eder ve:

"senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla hazretleri, bana
evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!" der. Derken ona
bir ağaç gösterilir.

"Ya Rabbi! der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!" Allah Teâla hazretleri:

"Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey istemezsin değil mi?" der. Adam:

"Ey Rabbim, ondan başka bir şey istemeyeceğim!" der ve başka bir şey
istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü
o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Adamcağız,
onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama, evvelkinden
daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp:

"Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan
içeyim, artık senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Allah Teâla:

"Ey âdemoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin?
Ben seni yaklaştıracak olsam başka şeyler isteyeceksin!" der. Adam,
başka şey istemeyeceği hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür.
Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam
onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer.

Sonra ona cennetin kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha güzeldir. Adam yine:

"Ey Rabbim" Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!" der. Rab Teâla:

"Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?" der. Adam:

"Evet, Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Rabbi onu
mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca
yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca cennet ehlinin seslerini işitir.
(Dayanamayıp):

"Ey Rabbim! Beni cennete sok!" der. Rab Teâla:

"Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur musun!" der. Adam:

"Ey Rabbim! Benimle istihza mı ediyorsun? sen ki âlemlerin Rabbisin!" der."

İbnu Mes'ûd bu noktada güldü ve: "Niye güldüğümü sormuyor musunuz?" dedi.

"Niye güldün söyle!" dediler.

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. "Niye güldünüz?" diye soruldu da:

"Rabbülalemin'in, adamın "Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle istihza mı ediyorsun?" demesine gülmesine gülüyorum!" dedi.

Allah Teâla Hazretleri:

"Ben seninle istihza etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân dilediğimi yapmaya kâdirim!" buyurdular."

Müslim, İman 310, (187).

RÜ'YETULLAH (ALLAH'IN GÖRÜLMESİ)

5121 - Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve:

"Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz
ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça
görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz
hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın
(namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)."

Cerir der ki: "Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin
doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et" (Tâ-ha 13).

Buhari, Mevâkitu's-Salât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim,
Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16,
(2554).

5122 - Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennetlikler cennete girince Allah Teâla Hazretleri:

"Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!" buyurur. Cennetlikler:

"Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen
bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)" derler. Derken
perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey
verilmemiştir."

Süheyb der ki: "Resûlullah bu sözlerinden sonra şu ayeti tilavet
buyurdular. (Mealen): "İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzel iyilik
bir de ziyade vardır" (Yunus 26).

Müslim, İmam 297, (181); Tirmizi, Cennet 16, (2555).

5123 - Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Sen Rab Teâla'nı hiç gördün mü?" diye sordum.

"Nurdur, ben O'nu nasıl görürüm" buyurdular."

Müslim, İman 291, (178); Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278).

5124 - Mesrûk rahimehullah anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya
dedim ki: "Ey anneciğim! Muhammed aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü
mü?" Bu soru üzerine:

"Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok
mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana:
"Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur.

(Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen):
"Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'âm 103).

Devamla dedi ki: "Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir,
yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın
ne kesbedeceğini bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana
"Muhammed'in vahiyden birşey gizlediğini söylerse o da yalan
söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (Mealen): "Ey Peygamber! Sana
Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah'ın
risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril'i (suret-i asliyesinde) iki
sefer görmüştür."

Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed'ü'l-Halk 6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En'âm, (3070).

CENNETİN VASFI

7291 - Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah
aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Şu dünya ateşiniz var ya! Bu,
cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su ile iki kere
söndürülmemiş (harareti giderilmemiş) olsaydı, ondan faydalanamazdınız.
Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve celil olan Allah'a, bir
daha eski hararetine döndürmemesi için dua eder."

7292 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "(Cehennemde) kafirin vücudu büyür. Öyle ki bir
azı dişi Uhud dağından büyük olur. Vücudunun dişinden büyüklüğü, sizden
birinin vücudunun dişinden büyüklüğü gibidir."

7293 - Hâris İbnu Ukayş radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, benim
ümmetimde öyle şefaati makbul kimseler var ki, birinin şefaatiyle Mudar
kabilesinin insanlarından daha çok kimse cennete girecektir. Benim
(davetime muhatap olan) ümmetimden öylesi de var ki, vücudu ateş için
irileşir ve cehennemin bir köşesini teşkil eder."

7294 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Ağlama, cehennem ahalisi üzerine gönderilir.
Bunun üzerine onlar da (ağlamaya başlarlar ve) gözyaşları kuruyuncaya
kadar ağlarlar. Sonra (yaş yerine) kan ağlarlar. Öyle ki yüzlerinde
kanallar meydana gelir. Eğer bu kanallara gemiler salınsa gemiler
yürür."

7295 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü ölüm getirilir. Sırat üzerinde
durdurulur ve: "Ey cennet ahalisi!" diye nida edilir. Cennettekiler,
(bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (o güzel) yerden çıkarılacakları
korku ve heyecanıyla bakarlar. Sonra da: "Ey cehennem ahalisi!" diye
nida edilir. Onlar da içinde bulundukları (o fena) yerden
çıkarılacakları ümid ve sevinciyle bakarlar. (Ölüm gösterilerek) "Bunu
tanıyor musunuz?" denilir. (Cennetlikler ve cehennemlikler hepsi bir
ağızdanCennet ve Cehennem Smile "Evet! Bu ölümdür" derler."

Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdu ki: "Bundan sonra emredilir
ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki tarafa birden: "Haydi
bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada artık ölüm yoktur"
denilir."

CENNETİN EVSAFI

7296 - Ebu Sa'îdi'I-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennette bir karışlık yer (ebedi
olduğu için, fani olan) küre-i arz ve üzerinde bulunanlardan -dünya ve
içindekilerden- daha hayırlıdır."

7297 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennette bir kamçılık yer (ebedi
olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."

7298 - Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah
aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashab-ı Kiramına: "İçinizde cennet için
gayret edecek kimse yok mu? Zira cennetin eşi yoktur. Kâ'be'nin Rabbine
yemin ederim ki, cennet, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu
üğrünen yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri,
çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok takım
elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz
parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır" buyurdu. Sahabiler: "Biz
zaten onun için gayretteyiz, ey Allah'ın Resulü!" dediler.
Aleyhissalâtu vesselâm: "İnşaallah!" deyiniz" dedi ve sonra cihaddan
söz açtı ve ona teşvik etti."

7299 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Allah'ın cennete soktuğu hiç kimse yoktur ki,
onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi hüru'l-ayn
(siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen mirasıdır.
Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve cennetlik her erkeğin şehvet
gücü dâimidir."

Hişam İbnu Halid der ki: "(Hadiste geçen) "Cehennemliklerden kendine
düşenmirası" ibaresinden maksad, cehenneme giren erkeklerdir; bunların
kadınlarına cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun'un hanımına varis
olunduğu gibi."

7300 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah
aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "(Cennette) sizden herbirinin iki
tane menzili vardır: "Bir menzili cennette, bir menzili de cehennemde.
Ölünce cehenneme girerse cennet ehli onun menziline varis olur. İşte
Allah Teâla hazretlerinin şu sözü bu durumu teyid eder: "İşte onlar
varislerin ta kendileridir" (Mü'minün 10)."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
 
Cennet ve Cehennem
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Din Kültür Ve Ahlak Bilgisi (Dinimiz İslam Ve İnsan) :: İslami Bilgi Ve Kaynaklar-
Buraya geçin: