Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaPortalLatest imagesAramaKayıt OlHadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz 9927radyoGiriş yap

 

 Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ahmetturani
Administratör
Administratör
ahmetturani


Erkek Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 113
Nerden : ÇanakkaLe-ama ELMADAĞ'lıyız
İş/Hobiler : PC
<FONT color=orange><B><center>Ka :
Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz Left_bar_bleue30 / 10030 / 100Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz Empty
MesajKonu: Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz   Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz Icon_minitime1Çarş. Haz. 11, 2008 2:04 pm

Hadisler,
Resulullah'in Sünneti ve Islam uygarligimizin gelenekleri konusunda
tartismalar son yüz yil içinde artarak Müslüman düsünce insanlarinin
gündemlerinde önemli bir yer tuttu. Islam uygarligi ve siyasi
birliginin büyük bir gürültüyle çökmesi, hemen her Müslüman bölgesinde
din karsiti hareketlerin iktidari ele geçirmesi, batinin teknolojik ve
düsünsel araçlarinin karsisinda duracak bir Müslüman fikir gücünün
bulunmamasi Müslümanlari mevcut gelenegi yeniden ele almaya yöneltti.
Müslüman uygarligin dini geleneginin yeniden ele alinmasini iki boyutta
inceleyebiliriz: yaklasim boyutu ve degerlendirme boyutu. Yaklasim
boyutuyla, mevcut düsünce hareketlerini "niyet" ve amaç ögesine göre
siniflandirmak aranabilir. Dogal olarak, hem birey hem de topluluk
seviyesinde, amaçlari ve niyeti kestirebilmek spekülatif olacagindan,
bu kistas yalnizca genel bir bakis açisi vermekle kalir. Ikinci boyut
ise bakis açisinin "Müslüman uygarligin dini gelenegini" genel
degerlendirmesidir. Burada da, bakis açisini üretenlerin, içinde
bulunduklari toplumun olasi bir baskisina yol açmamak için
düsüncelerini kabul edilebilir dozlarda ifade etmis olabileceklerini
unutmamak gerekir.

Temel kavramlari yerlestirmek gerekirse, Hadisler, Peygamberimizin
davranis ve sözlerinin aktarildigi anlatimlar, Hadis kitaplari,
bunlarin derlenmesiyle olusan tek-yazarli kitaplardir. Hadis kitaplari
içinde yazildigi toplumun ve din bilginlerinin genel begenisine göre,
"sahih", "sünen" gibi derecelendirmeler alir. Hadis kitabi yazarlari,
veya Muhaddisler, özellikle Hicri ikinci ve üçüncü yüzyillarda,
Müslümanlarin yasadigi bölgelerde ileri gelen ailelerin üyelerinden ya
da ileri gelen diger Muhaddislerden Hadis toplayan ve derleyen
kisilerdir. Muhaddisler aralarinda bilgi akisi sebekeleri kurmuslardi.
Istisnalar hariç devletten çalismalari karsiliginda ödenek aliyorlardi.
Ayni zamanlarda gelisen akilyürütme ekolü (ehl-i rey), ve neo-platonist
felsefe ekolü gibi hareketlerin disinda bütünüyle Hadislere dayanan bir
ekol (ehl-i hadis) teskil ediyorlardi.

Resulullah'in sünneti temel kavrami (Sünnet), Müslüman uygarligimizda
Hadis kavramiyla çakistirilmis olmasina karsin, farklidir. Sünnet,
Kur'an-i Kerim'in ana kavramlari arasinda degildir. Resulullah'in
sorgusuz sualsiz izlenmesi gerektigi belirtilmesine ragmen, ebediyete
kadar, her ortam ve her durumda ayni sekilde uygulanmasinin bir din
emri olduguna iliskin açik bir ifade yoktur. Bunun açik bir ifade
olarak yer aldigi tek metin, Peygamberin vefatindan önceki son haccinda
yaptigi Veda Hutbesidir, ancak hutbenin sünnete iliskin bu en önemli
cümlesinin esdenik güvenilirlikte diger iki kaydinda "sünnet" yer
almamaktadir. Dolayisiyla sünnetin ne oldugu, sünnetin ne derecede
baglayici oldugu, ve Kur'an'in yanindaki konumu gibi konular üçüncü
hicri yüzyila kadar belirginlesmedi. Bu yüzyila kadar Hadis
derlemelerinin de tam gelismemis oldugu göz önüne alinmalidir. Diger
yandan gelisen ehl-i rey ise Hanefilerle fikih usulünde, Mutezileyle
teolojide (kelam) belirginlesiyordu.

Siyasi iktidarin hangi nedenle kimlerin elinde oldugu ve olmasi
gerektigi konusundaki tartisma, Islami düsünce ayriliklarinda, yalnizca
siyasi mücadelede degil ayni zamanda kelam mezheplerinin olusmasinda da
önemli rol oynamistir. Ehl-i hadis, ehl-i rey, kelam gibi tartisma
ortamlari Abbasi halifesi Mütevekkil'in doneminde büyük ölçüde sona
ermistir. Kendisinden önceki Halife Vasik'in döneminde ekoller arasi
denge gözetilmeyerek, Mutezilenin resmi din anlayisinin kabul edilmesi
ve bunun bir ölçüde halka zorla dayatilmasi sonucu, geriye dönülemez
bir çatisma noktasina gelinmisti. Vasik'in ardindan gelen Halife
Mütevekkil, devlet içinde tam bir ideolojik dönüs baslatarak, hapisten
yeni çikan Ahmed bin Hanbel'in karsitlarini tekfir etmesi ve diger
Muhaddislerin destegi ile Mutezile bilginlerini idam, iskence ve hapis
gibi yöntemlerle ortadan kaldirdi. Devlet ideolojisi ve yapisindaki
degisiklikleri, Bizans karsisindaki agir bozgunlar, Abbasilerin
dayanagi seçkin Türk birliklerinin yeni dengeleri reddetmesiyle kanli
bir iç savas izledi. Bu kaos döneminden saglam çikan Ahmed bin Hanbel'i
izleyen Muhaddisler, kaybeden analojiye (kiyas) dayali ehl-i rey,
tamamiyle ortadan kalkan da Mutezile kelam anlayisi oldu.

Bu dönemin ardindan Hadis, akilyürütme ve analojinin çok daha üzerinde
dinin tartisilmaz temel kaynaklarindan biri haline geldi, ilgi ve
çalismacilarin sayisi yükseldi. Bir buçuk asir içinde onlarca kitap
yazildi, bunlardan altisi esas olarak kabul edildi; Buhari ve Müslim'in
derlemeleri de "sahih" olarak adlandirildi. Buhari ve Müslim'in
kitaplari da sonuçta derleme olmasina, kutsal ve vahye dayanan bir
özelligi bulunmamasina ragmen, günümüzdeki genel uygulamada bu
kitaplarda yer alan bir hadis "sahih" kabul edilir. Endülüs'lü Ibn Hazm
gibi akilyürütme ve analojiyi reddeden ve yalnizca Hadisleri esas alan
bir ehl-i hadis alimi bile, esas aldigi Buhari ve Müslim'deki hadisleri
zaman zaman kendi anlayisina göre reddedebilmesine ragmen, bu türden
kritik yaklasimlar hiç bir zaman ümmetin genel anlayisina çikmamistir.
Buna ragmen Islami ilimlerde bilgisi bulunmayan siradan bir insanin bu
kitaplari ele almasi konusunda farkli yaklasimlar vardir. Hanefi
mezhebinde Hadisler alimler için olmasina ragmen, günümüzde hizla
yayilan Hanbeli mezhebinde Buhari ve Müslim kutsal kitap gibi, Kur'an
gibi, kullanilmakta, hadislerden süphe edilmemektedir. Günümüz
Hanbelileri bu kitaplari Kur'an seviyesine yükseltecek "vahiy
gayri-matluv" tanimini kullanirlar. Diger yandan bati etkisiyle gelisen
dindisi ilahiyat çalismacilari hadislerin bütünüyle uydurma
olabilecegi, ele alinmamasi gerektigini, zayif olmayan destekler
yardimiyla önerebilmektedirler.

Bu iki asiri uç arasinda ne yapabiliriz? Eger hadisleri kaldirirsak,
yalnizca önemli kaynaklardan mahrum kalmayacak, ayni zamanda da geçmis
zamandaki ilim ve kültür mirasinini kaybetmis olacak, ümmet içinde
temel birligi yitirme tehlikesiyle karsilasabilme noktasina gelecegiz.
Diger yandan Hadis kitaplarinin uygulmada Kur'an seviyesine
çikarilmasiyla yanlis din anlayislarina girecek, akilyürütmenin
asgariye indirilmesiyle özellikle su an içinde bulundugumuz farkli
dünya ve mücadele ortami için bir anlayis gelistirmeden yoksun
kalacagiz. Bu ikilemi asabilmek için tartismanin üzerine çikmamiz
gerekir. Bu durumda hem eskinin kaybedilmeyecegi, Müslüman uygarliginin
kopmayacagi, hem de akilyürütme ve içtihadin yeniden canlandirilacagi
bir ortamin üretilmesi gerekmektedir.


--------------------------------------------------------------------------------

Hadislere yaklasilirken bakilmasi gereken üç kistas, senedin
güvenilirligi, içeriginin kabul edilirligi, sonra da anlasilarak din
anlayisi içinde konumlandirilmasidir. Hadislerin kimler yoluyla
geldikleri ve bunlari nakledenlerin güvenirliklerini inceleyen,
ardindan da belirlenen kistaslarla bunlari siniflayan Muhaddisler
ellerinde bulunan olanaklar ve araçlar içinde kistas ve metodlari
belirlemislerdir. Oysa metodlar hiç bir zaman mutlak degildir. Örnek
olarak Buhari saglam bir zincire sahip Hadisin senedini geçerli kabul
etmesine karsin, Imam-i Azam hadisin kabul edilirligi için üç bagimsiz
koldan bize aktarilmis olmasini esas almaktaydi. Söz konusu Islam'in
ikinci kaynagini sekillendirme ve derleme oldugundan yalnizca 4.
asirdaki Muhaddislere birakilamaz. Hadis kitaplarinin kullandigi
hammadde elimizde oldugu sürece, baska kistaslar kullanilarak yeni
derlemelerin üretilmesinde dini bir engel yoktur. Bu bakis, Sünneti,
hatta mevcut Hadisleri reddetme anlamina gelmeyeceginden, eskiyle
aramizda bir kesilme de olmayacaktir. Hadis nakledicilerinin (raviler)
sonraki iki asama da göz önüne alinarak güvenilirlik ve yanilma
olasiliklarinin arastirilmasi, nakledilen hadislerin dilbilim
yöntemleri kullanilarak aktarilirken bilgi ve anlam kaybolmasina açik
olup olmadiklarinin incelenmesi gibi bir çok alanda yapilacak
incelemelerde sened güvenilirligi ve hadisin sözcük ve ifade yapisinin
korunum derecesi konusunda olusturulacak çalisma ortaminda yeni
derlemeler üretilebilir.

Muhaddisler sahihlerin senedleriyle içeriklerinin degerlendirilmesini
birbirinden ayri tutmuslardir. Senedi tartismasiz kabul edilir olmasina
ragmen içerigi bakimindan Islam anlayisi içinde görülmeyen hadisler
siniflandirma disi tutulmuslardir. Ancak, senedi kabul edilebilir bir
hadisin Islam'a aykiri olacagina kim karar verecektir? Buna da
Muhaddisler kendi din anlayislari içinde karar vermislerdir. Kur'an ile
uyusmasi, diger hadislerin geneliyle uyusmasi gibi ana kistaslarin
disinda, Ehl-i Hadis ekolünün digerlerinden farkli olan teolojik
yaklasimlari da ana etmenler arasindadir. Hemen her sekilde ve
yönelimde senedi kabul edilebilir durumda onbinlerce hadis varsa
Muhaddisin bunlari toplama disinda yaptigi sey kendi görüsüne göre
ayiklamak olacaktir. Sonuç olarak çok farkli dini anlayislara göre
apayri hadis kitaplari ortaya çikabilir, çimistir. Muhaddisin burada
yalnizca hadis toplayan degil, aldigi bu genis seçim yetkisiyle dini de
sekillendiren oldugu anlasilabilir. Bu yetkinin zamaninda tek bir
kisiye, bir kaç kisiye veya popüler bir grupça sirtlanilmasi, bizim
bunun sorumlulugundan muaf oldugumuz anlamina gelemez. Onbinlerin çok
üzerindeki ayiklanmamis hadis hammaddesini tekrar incelememiz, hangi
kistaslarin bunlari Islam içinde gördügüne karar ererek, muhtemelen
daha hassas bir elekte ayiklamamiz gerekebilir.

Üçüncü asama bir hadisin metin ve sened olarak kabul edilirligi
üzerinde mutabakat ortaya çiktiktan sonra bu hadisin din içinde
yerlestirilmesi, Kur'an-i Kerim'in isigi altinda anlaminin
belirlenmesi, anlatim kaymalari varsa genel içerigin çikarilmasi,
Resulullah'in burada söyledigi, yaptigi farkli sartlar içindeki bir
topluluk veya birey açisindan neye tekabül eder sorusunun cevaplanmasi
gerekir. Bunlar yapilirken, Hadisi nakledenlerin ilim seviyeleri,
anlayis durumlari, Kureys Arap kullanimindaki o günün mecazlar,
tesbihler, ifadeler de analitik olarak incelenerek, ifadede degisiklik
yapildiysa, orijinal ifadenin yeniden yapilandirilmasi gerekebilir.

Kisaca her üç asamada, ayni zamanda bu asamalarin birlirleriyle
etkilesiminde daha ilerlemis yöntemler ve araçlarin kullanimindan
yararlanarak, yeniden bir çalisma sahasi kurulmasi gerekmektedir.
Kagidin seri üretiminin olmadigi, ulasim yetersizlikleri, iletisim
olanaksizliklari, bilimsel egitim alabilecek insan sayisi gibi ortam
faktörlerini göz önünde bulundurdugumuzda ilk Hicri yüzyillarin
Müslüman ilim adamlari fikihtan hadise, kelamdan felsefeye her dalda
inanilmaz atilimlar ve basarilar göstermislerdir. Içinde bulunduklari
olanaklari günümüze oranlarsak ne yazik ki son yüzyillar bu dönemin
altinda bir dipnot olarak bile yer alamayacaktir. Ümmetin ilimlerde
önde gelenleri, erken Islam tarihindeki bu üstün verimli, özgüvenli
alimlerini azizlestirip, insanüstü özellikler atfedip onlarin arkasina
saklanmaktan vazgeçmek, onlarin eristikleri üretkenlik düzeyinde
ilimleri Allah'in ihsan ettigi yeni sartlar altinda, kaldigi yerden
tekrar baslatmak, yeniden ihya etmek zorundadir. Ancak bu sekilde
modernizm bozunumu ile gelenekçilik taasubu arasindaki anlamsiz
sikismadan kurtulabiliriz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
 
Hadis-i Şerif karşısında Sorumluluğumuz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Din Kültür Ve Ahlak Bilgisi (Dinimiz İslam Ve İnsan) :: HADİS-i ŞERİF-
Buraya geçin: