Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaPortalLatest imagesAramaKayıt OlGaLaTaSaRaY FaN CuLuP 9927radyoGiriş yap

 

 GaLaTaSaRaY FaN CuLuP

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:35 pm

TeK Büyük OLaN GaLaTaSaRaY FaN CLuP E HoŞ GeLdİnİz
En Altta Üyelik VardırGaLaTaSaRaY FaN CuLuP Wink
Üye Olan Herkesi ReplicemGaLaTaSaRaY FaN CuLuP Wink
Adınızı(Nickinizi )Yazıp Göndermeniz YeterlidirGaLaTaSaRaY FaN CuLuP Wink
BüTüN CiMBoMLuLaRı BeKLiOm

::::::::::::::::Galatasarayın Tarih:::::::::::::::::::::::::i
Ali Sami Yen
Köklü Bir Ailenin Spora Gönül Vermiş Evladı
Kurucumuz, Ali Sami Yen’in 1886’dan 1951’e kadar süren 65 yıllık yaşamının bilinmeyen öyküsü....



"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmektir " diyordu Ali Sami Bey, henüz 20. yüzyılın başında Galatasaray kulübünün temellerine ilk harç konurken. Sadece yanıbaşındaki, onunla duygu ve düşünce birliğine sahip olan birkaç yakın arkadaşının şahitlik ettiği bu mütevazı sahne, aynı yüzyılın sonuna geldiğimizde bir büyük gösteriye dönüşecek ve Galatasaray adını Avrupa’nın en büyüğü olarak zirveye yazdıracaktı. Hem de bir İngiliz takımını UEFA kupasının finalinde devirerek. Ve en az onlar kadar futbol denilen bu oyunu da oynayarak, hatta onlardan daha da iyi oynayarak.

İşte yüzyılın başındaki bu macera, gönülleri spor ve dolayısıyla da futbol aşkı ile dolu bir avuç gencin girişimiyle böyle başlamıştı. O günlerde kimse gün gelip de, bu takımın kök salarak, ülkenin en önde gelen sportif markalarından birisi olabileceğini aklına bile getiremezdi. Aslında nasıl getirecekti de. Ortam bu tarz girişimler için son derece elverişsizdi. II. Abdülhamit tahtta yaklaşık 30 yılı aşkın bir süredir oturmaktaydı. Giriştiği otokratik modernleşme çabaları bağlamında memlekette bir çok alanda gözle görülür bir gelişme kaydedilmiş, ancak özgürlükler konusunda tam anlamıyla yaya kalınmıştı.

Halbuki değişen ve gelişen dünya şartlarında bilgi hızla yer değiştirmeye başlamış, düşünce ve fikirler sınır tanımaksızın bir memleketten ötekine kısa zamanda ulaşıverir olmuşlardı. Siyaset ve kültür alanında yaşanan bu gelişmeler hiç şüphesiz ki, benzer etkileri sportif alanda da yapmakta gecikmemişti. Dünyada spor alanında yaşanan gelişmeler ile ortaya çıkan yeni oyunlar fazla zaman kaybetmeksizin imparatorluğun o günkü başkenti olan İstanbul’un kozmopolit ortamına düşüvermekteydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:36 pm

Futbol ile Tanışıyoruz
İşte 1900’lü yılların başında İstanbul’daki İngilizlerin çayırlarda oynadıkları bir oyun Galatasaray Sultanisi’nde okumakta olan gençlerin ilgisini çekmekte gecikmemişti. Dikdörtgen bir alanda 11’er kişilik takımlar, adına top denilen meşin bir yuvarlağı kaleden kaleye koşturmaktadırlar. Ancak bunu yaparken topu kimi zaman zarif çalımlar ile taşımakta, kimi zamanda aralarında yaptıkları paslar ile rakip sahaya iletmektedirler. Ama ne olursa olsun, atılan şutlar, kornerlerden gelen topa kafa vurabilmek için yapılan hamleler ve hele topun kaleye girişi sonrasında gol diye bağrışarak sevinmek, kısacası futbolun coşkusunu yaşamak bambaşka bir keyiftir.
Bu oyunu ilk kez Kadıköy’deki çayırda oynanırken gören Ali Sami Bey, deyim yerindeyse daha o günlerde bu ilginç oyuna aşık olmuş ve kuracağı bir takım ile bu oyunu oynama sevdasına düşüvermiştir. Gerçi sevdaya düşmesine düşmüştür ama, bu oyunu nasıl ve hangi şartlar altında oynayacakları ise kocaman bir meçhuldür. Çünkü dönemin siyasal şartları gereği insanların, hele ki mektepli gençlerin bir araya gelip de herhangi bir konuda faaliyette bulunmaları hiç de hoş karşılanmamaktadır. Ayrıca bu iş için gerekli malzemenin nereden ve nasıl sağlanacağı, daha doğrusu hangi para ile sağlanacağı da bir başka meçhuldür. Ancak daha da önemlisi bu oyunun nasıl oynanacağı, kimlerden öğrenileceği ise meçhullerin de meçhulüdür.


O günlerde top denilen nesne Galatasaray Sultanisi’ne girmiştir girmesine. Ve bu top ile oynamak sevdası da çok kişinin gönlüne düşmüştür düşmesine. Ancak top ile oynamaktan anlaşılan şey; ya topu bir vuruşta okulun damından daha yukarıya aşırmaktır, ya da ortaya atıp o topa hücum eden yüzlerce öğrencinin arasından topa sahip olarak kendini ve topu oradan sağ salim çıkarabilmektir. Hatta bu işe öncülük etmesi yüzünden genç Ali Sami, okul müdürü Abdurrahman Şeref Bey tarafından bir çok kez azarlanır.
Abdurrahman Şeref Bey "… Ali Sami Efendi sen çalışkan bir talebesin. Böyle arbedelerin başına geçmeni sana asla yakıştıramıyorum ve bu mevzunun ele başılığını yapmana da hayret ediyorum …" diyerek birçok kereler kulağını çekiverir. Ancak değişen fazla bir şey olmaz. Top sevdası bir kere gönüllere düşmüştür artık. İşte böylesi bir ortamda Ali Sami vasıtasıyla kuralsız kaidesiz biçimde de olsa futbol oyunu ile tanışan Galatasaraylılar, bir müddet sonra aynı Ali Sami’nin liderliğinde, o günlerin şartlarında neredeyse imkansız gibi görünen bir işe soyunuverirler. Yani bir futbol takımını, Galatasaray’ı kurmaya soyunurlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:37 pm

Ali Sami Kimdir?
1905 yılında öğrencisi olduğu okulda en yakın arkadaşları olan Emin Bülend ve Asım Beyler ile takımı oluşturan, yine o günlerde bakımı çok zor olan ve yerine yenisini koyabilmenin hiç de kolay olmadığı tek futbol topuna gözü gibi baktığı için başkan olan, Şişman Yanko’nun Çarşıkapı’daki dükkanında seçilen kumaşların göz alıcı ışıltısında takımın renklerini sarı kırmızı olarak belirleyen, ilk formaları ablası başta olmak üzere eşe dosta diktirerek sahaya takım gibi bir takım çıkartan ve henüz isimsiz olan takıma seyircilerin yakıştırdığı Galatasaray Efendileri’nden ilhamla bugün de gururla taşıdığımız adını koyan Ali Sami Bey 20 Mayıs 1886 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir.
Ünlü dilbilimci ve yazar Şemsettin Sami’nin oğluydu. Babası 1850 yılında bugün Yunanistan sınırları içinde yer almakta olan Yanya’da dünyaya gelmişti. Ailenin bu topraklardaki geçmişi yüzyıllara dayanmakta olup, Fraşeriler olarak bilinen bir sülalenin torunlarıydılar. Babası ilk eğitimini Yanya’daki Rum okulunda yapmış, bu sırada öğrenmeye başladığı yabancı diller dolayısıyla lisana ve edebiyata olan ilgisini fark etmişti. Yanya’da başladığı memuriyet hayatını, 1871’den itibaren İstanbul’da devam ettirmişti. Bu arada İstanbul’a yerleşmiş olması dolayısıyla artan imkanlara paralel dilbilim üzerine çalışmalar yaparak, bu sahada kendisini geliştirmeye başlamıştı.

Yaptığı mutsuz evlilikler, birbiri ardına yazılan kitaplar ve romanların yanısıra bugün bile kaynak olarak tartışılmaz bir değeri olan Kamus-ı Türkî gibi, Kamus-ı Fransevî gibi lügatler ile Kamus’ül-Alâm adını taşıyan ansiklopedik lügatleri ile Şemsettin Sami kültür dünyamızda kendisine müstesna bir yer edinmiş bulunmaktaydı. Türkçe’nin dil sorunlarını inceleyen ve dildeki yabancı kelime ve kuralların Türkçe’den arındırılmasını savunan Şemsettin Sami son yıllarını bir takım politik görüşlerinin sarayı rahatsız etmesi üzerine Caddebostan semtindeki köşkünde göz hapsinde geçirmek durumunda kalmıştı. 1904 yılında da sessiz sedasız bu hayata gözlerini kapatmıştı.

Şemsettin Sami 1886 yılında dünyaya gelen oğlu Ali Sami’yi işte böylesi zorlu ve karmaşık bir ortamın şartları altında yetiştirmeye çalışmıştı. İlk tahsilini babasından alan Ali Sami daha sonrasında ise babası tarafından dönemin önde gelen okullarından birisine, yani Galatasaray Sultanisi’ne gönderilmişti. Ali Sami bu okulda hiç şüphesiz ki pek çok şey öğrenmişti. Modern spor anlayışından Fransızca’ya, dönemin edebiyat akımlarından, siyasal gelişmelerinin tümüne değin. Ama bir şeyleri sıfırdan oluşturmayı, oluşturduktan sonrada azimle onu geliştirmeyi ve kurumsallaştırmayı da babasından öğrenmişti. 1906 yılında mezun olduğu okul da elbetteki bunları pekiştiren bir etki yapmıştı Ali Sami’nin üzerinde. Tıpkı dönemin yükselen değeri olan modern milliyetçilik ile özgür düşüncenin önemini de bu okulda öğrenmiş olduğu gibi.



Ali Sami ve Sporla İçiçe Günler
Bu arada Ali Sami tarafından binbir güçlükle kurulan takım da bir şekilde sahaya çıkar. Daha doğrusu o günlerde adına saha denilen İstanbul çayırlarına. Elbette kırmızı fesli hafiyelerin sıkı takipleri altında. O zor günlerde okuldan gizlice moda çayırına gidilir, Lazari’nin salaş kahvehanesinde, kimi zamanda mezarlıklarda soyunulur, giyinilir ve maçlara çıkılır. İlk maçlar sonuçları itibarıyla pek de iç açıcı olmaz. Farklı mağlubiyetler alınır. Ancak Galatasarayı Efendileri bu mağlubiyetlerden dolayı yılgınlığa kapılmazlar. Hem okul yönetiminin baskıları, hem de içinde bulunulan maddi ve manevi imkansızlıklara rağmen bu gençler futbol sevdasından vazgeçmezler. Ve 1906 yılında, yani kuruluşundan bir yıl sonra Galatasaray dönemin çok güçlü takımlarından birisi olan Imogen ile oynanan ve kıran kırana geçen bir maçı berabere bitirir. Bu o günün şartlarında tam anlamıyla bir zaferdir. Zaten bunun üzerinden çok da fazla bir zaman geçmeden II. Meşrutiyetin ilanı ile başlayan liglerde ilk şampiyon Türk takımı olarak Galatasaray adını zirveye yazdırıverir. Sene 1909’dur.


Aktif Sporculuktan Sonraki Günler
Galatasaray’ın futbolda kısa zaman zarfında elde ettiği başarılarda şüphesiz ki, Ali Sami’nin de büyük katkısı vardı. Zarif çalımları, kuvvetli driplingleri ile Galatasaray orta sahasının vazgeçilmez oyuncularından birisidir. Ne var ki, 1907 yılının sonlarında Kadıköy takımına karşı oynanılan ve 3-0 kazanılan bir maç esnasında ayağının kırılması, Ali Sami’nin futbol sahalarındaki kariyerine de bir anlamda nokta koyar. Uzun süren bir tedavi süreci sonunda yine futbol sahalarına dönse de artık eskisi gibi oynayamaz.

Ancak bu onun futboldan, Galatasaray’dan ve en önemlisi spordan koptuğu anlamına gelmez. Onun için artık yöneticilik devri başlamıştır. Ali Sami Bey, Meşrutiyetin ilanı sonrasında tescili yapılan kulübün ilk başkanı olur. Ve 1905 başlangıç kabul edilmek üzere 1918 yılına değin 13 yıl aralıksız başkanlık yapar. Daha sonra bir de 1925 yılında bir yıllığına başkanlık koltuğuna bir kez daha oturur.

Futbol sahalarından uzak kaldığı günlerde başka sportif uğraşlara yönelir Ali Sami Bey. Fenerbahçeli Sait (Cihanoğlu) Bey ile birlikte Kısıklı ve Hekimbaşı taraflarında ava çıkar. Ancak hayvanları vurmaya kıyamadığından bu av partileri onun için daha çok kır gezilerine dönüşür.

Hukuk Mektebine kaydolduğu, 1911 yılında Ahmet Robenson ile birlikte keşşaflık yani İzcilik ekibini oluştururlar. Gençlerin spor ve kültür ağırlıklı çalışmalar eşliğinde hayatı tanımalarını amaç edinirler. Aynı günlerde Galatasaray’ın denizcilik şubesini oluşturmak için kolları sıvar Ali Sami. Katıldığı kurslarda denizciliği detaylı bir şekilde öğrenir. Onun bu çabaları dönemin Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın dikkatini çeker ve kendisi Bahriye Mühendis Mektebi’ne beden terbiyesi ve spor öğretmeni olarak atanır. Aynı günlerde Moda’daki İtalyanlara ait lokal, savaş dolayısıyla hükümet tarafından el konulduktan sonra Galatasaray kulübüne verilir. Burası kulübün lokali haline getirilir. Ve Ali Sami Bey o güne kadar kazanılmış tüm kupaları buraya getirerek, ilk müzeyi de bu mekanda kurar.
Yine aynı günlerde Ali Sami, köşklerinin bahçesine bir tenis kortu yaptırarak, bu spor ile uğraşmak isteyen gençlere kendi çapında bir spor tesisi daha kazandırır.

Sonrasında zor günler gelir. Savaş ve hemen arkasından İstanbul’un işgali. Kulübün Moda’daki lokaline el konur. Kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalan kulübü Ali Sami Bey büyük bir gayretle yaşatmaya çabalar. Kulüp bu zor günlerde doğduğu yer olan liseye sığınır. O güne kadar kazanılan kupalar da liseye gelir ve bugünkü müzenin temelleri de böylece atılır. Bu arada maddi açıdan zor günler yaşayan Ali Sami Bey, tütün tekelini idare eden bir kuruluş olan tütün rejisinde memur olarak çalışmaya başlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:37 pm

Spor Yöneticiliği Günleri Başlıyor
Savaş yıllarının zor şartları altında bile sporla ilişkisini kesmeyen Ali Sami Bey, bu arada milli mücadeleye de her halükârda destek olur. Öyle ki, İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun hemen sonrasında topladığı sporcu arkadaşları ile birlikte şehri kurtaran Refet Paşa!yı ziyarete giderler. Paşa yaptığı teşekkür konuşmasında Ali Sami ve arkadaşlarına, "… bizler Anadolu’da savaşırken, sizler de burada işgal güçlerinin takımlarına karşı yaptığınız maçlarda aldığınız galibiyetler ile halka moral vererek çok mühim bir iş yaptınız…" diyerekten kendilerini kutlar.
Kısa bir zaman sonrada, 1922 tarihinde kurulan ve ülkenin ilk spor teşkilatı olan İdman Cemiyetleri İttifakı’nın başkanlığına Ali Sami Bey getirilir. Ali Sami Bey bu dönemde tüm spor branşlarında federasyonların kurulmasına öncülük eder. Spor branşları için gerekli yönetmelikler yabancı dillerden tercüme edilerek, yürürlüğe konur. Ali Sami Bey sporcuları örgütlü hale getirirken, aynı zamanda Romanya karşısında ilk maçına çıkan milli takımı da bu karşılaşmaya teknik sorumlu olarak hazırlar.

1924 yılında ise Ali Sami Bey Olimpiyat Komitesi Başkanı sıfatıyla Paris oyunlarına giden heyetin başında yer alır. Türk sporcuları sportif anlamda belki kayda değer bir başarı elde edemezler ama, orada Ali Sami Bey başkanlığında sergiledikleri modern Türk imajıyla büyük takdir ve ilgi toplarlar.

Sessiz Yıllar
Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan süreçte yaşanan büyük coşkuya paralel olarak Türk sporunun gelişmesi adına aynı coşku ile bir çok yeniliğe imza atan Ali Sami Bey, otuzlu yıllara gelindiğinde ise yavaş yavaş arka plana doğru çekilmeye başlar. Bu yıllarda siyasilerin spora giderek daha fazla müdahale etmeleri ve hele otuzlu yılların ikinci yarısında spor teşkilatlarının doğrudan tek parti idaresinin bir parçası gibi değerlendirilerek yeniden yapılandırılması, onun spor yöneticiliğini bırakmasına neden olur. Çünkü sporun yönetiminin siyasetçilerin değil, doğrudan doğruya spor adamlarının işi olduğunu düşünmektedir.
Bu yıllarda Tekel idaresinde değişik görevler üstlenen Ali Sami Bey, yeni bir takım girişimlerde bulunmaktan da geri durmaz bu arada. 1931 yılında eski bir öğrencisinin teşvikiyle önce araba kullanmayı öğrenir. Sonrasında işin mekanik kısmına merak sararak, kısa zamanda tek başına araba tamiri yapacak kadar da uzmanlaşır. Otuzlu yıllarda otomobil ile tek başına dört uzun yolculuğa çıkar. Bir anlamda izcilik ile motor sporlarını birleştirerek, kendisine yeni bir meşgale oluşturur. Aynı günlerde soyadı kanununun çıkmasıyla birlikte kişiliğine en uygun olan soyadı, yani Yen’i alır.



Bu arada otomobil merakı sadece bir hobi olarak kalmaz. Yabancı dilden motor sporları yönetmeliklerini tercüme ederek, motor sporlarının bu ülkedeki ilk yazılı kurallarını hayata geçirir. Kırklı yıllarda ise Seyrüsefer Komisyonu üyeliği ile Turing Kurumunun otomobil kısmının başkanlığı görevlerine getirilir. Türkiye’deki motor sporlarının ivme kazanması da böylece Ali Sami Yen’in bu görevlere atanmasıyla birlikte başlar. Daha önce altyapısını hazırladığı motor sporları Ali Sami Yen’in teşvikiyle kırklı yılların sonlarından itibaren Türkiye’de de yapılmaya başlanır.

Son Yıllar
1950 yılında Milli Eğitim Bakanlığının isteği üzerine sporun amatör bir teşkilat tarafından idaresini sağlayacak bir yasa tasarısının hazırlıklarına katılır. Yine aynı dönemlerde spora yönelik olarak bir kitap hazırlığına girişir. Ancak yayınlamaya muvaffak olamaz. Çünkü 29 Temmuz 1951 günü sabaha karşı geçirdiği bir kalp krizi sonucunda bu hayata veda eder Ali Sami Yen. Ölümü tüm ülkede büyük bir üzüntüyle karşılanır. Ancak mücadeleci kişiliği ve örgütçülüğü ön planda tutan yönetim anlayışı ile oluşturduğu bir büyük camia, yani Galatasaray Spor Kulübü ise gerideki en büyük eseri olarak bugünlere kalır. 1905’ten 2005’e, 2005’ten de sonsuzluğa değin hep başarılara imza atmak adına…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:38 pm

MEHMET ALİ GÖKAÇTI



Künye:

Adı: Galatasaray Spor Kulübü

Kuruluşu: 1905 Sonbaharı

Kurucuları: Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülend Serdaroğlu, Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver

Kurulduğu Yer: Galatasaray Lisesi 5. sınıfı

İlk Renkler: Kırmızı-Beyaz ( Sonradan Sarı- Siyah ve Sarı -Kırmızı)

İlk Lokal: Galatasaray`da Bulgar Sütçü`nün Dükkanı

İlk Amblem: Tobler Çikolatasındaki kartal

İlk Başkan: Ali Sami Yen

İlk Maç: Galatasaray- Kadıköy Faure Mektebi (2-0)

İlk Spor Dalı: Futbol

İlk Şampiyonluk: İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu

Kuruluş Hedefi: " İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak.
Türk olmayan takımları yenmek."



Kuruluş:



Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.

Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.

1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir.

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır:
"1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:40 pm

Kurucu Listeler

1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülend Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-B. Nikolof; 6-Milo Bakiş; 7-Pol Bakiş; 8-Bekir Sıtkı Bircan; 9-Tahsin Nahit; 10-Reşat Şirvanizade; 11-Hüseyin Hüsnü; 12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 13-Abidin Daver.

1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülend Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-Bekir Sıtkı Bircan; 6-Reşat Şirvanizade; 7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 8-Abidin Daver.

Renklerin öyküsü

Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:
"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.

Galatasaray Dergisi




GS Amblemi nasıl doğdu?

Galatasaray Lisesi talebelerinden Ayet Emin'in çizdiği Galatasaray amblemi, eski Türkçe şekli ile

Galatasaray ' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu, ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal", Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi. Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi.

Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:

Yıl 1923…

O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1' deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken, bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray ' lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkilaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar bibirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin" resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen,arka sıralarda oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum , söz alıp ortaya çıktı ve:

Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin yaratıcısı Ayet Emin'i 29 eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar, ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:41 pm

:::::::Unutulmayan Goller::::::

UNUTULMAYANLAR

AĞLARI YIRTAN GOL
Metin Oktay'ın ağları yırtan golü, Türk futbol tarihinin en ilginç olaylarından biridir. 1959 yılında iki grup halinde yapılan Türkiye Ligi maçlarının finalinde Galatasaray-Fenerbahçe karşı karşıya gelir.
10 Haziran 1959 günü İnönü Stadı'nda oynanan maçın 39.dakikasında soldan dalan Metin Oktay, Fenerbahçe'nin santrhafı Naci Erdem'i geçtikten sonra ceza alanına girdiği anda müthiş bir sol vuruş yapar. Özcan Arkoç'un bakışları arasında ağlara giden top oradan da dışarı çıkar.
"Ağları yırtan gol" olarak tarihe geçen bu olay herkesi şaşkına çevirir. Golden sonra Fenerbahçeli futbolcular ağları kontrol etmekten kendilerini alamazlar.
Sarı Kırmızılı takım bu maçı Metin Oktay'ın tek golüyle 1-0 kazanır. Ancak 3 gün sonra yapılan ikinci maçı 4-0 kazanan Fenerbahçe Şampiyon olur.

YIL 1911,YER FENERBAHÇE
Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin en unutulmaz olaylarından birisi 1910-1911 sezonunda yaşanmıştır. 12 Şubat günü Kadıköy'deki Union Club sahasında yapılacak maça, aşırı lodos nedeniyle bazı Galatasaray'lı futbolcular karşıya geçemez. 11 kişilik takımı tamamlayamayan Galatasaray, Fenerbahçe sahasındaki maça ancak 7 kişi çıkabildi. İnanılmaz bir inançla mücadele veren 7 kişi Fenerbahçe'yi kendi sahasında 7-0 yendi. Sarı Lacivertli takım da bu maçta kalecisi Ali Said'in sakatlanıp çıkması sonucu 10 kişi ve kalecisiz oynamak zorunda kalmış ve gol yiyenin kaleyi bir diger arkadaşına devretmesi şeklinde öteki futbolcularda bir bir kaleye geçmiştir. Bu inanılmaz zaferi kazanarak ezeli rekabetin en parlak sonuçlarından birini elde eden Galatasaray takımının o maçı hangi kadrosuyla oynadığını saptamak ne yazık ki mümkün olmamıştır. Bu konuda, kaynaklar arasındaki çelişkiler içinden çıkılabilecek gibi değildir.
Yanlışı göze alarak verebileceğimiz kadro şöyledir: Ali Sami - Ali, Bekir Bircan, Horace Armitage, Celal İbrahim, İdris, Emin Bülent.
(Cem Atabeyoğlu, bu maçta kalede Ahmet Robenson'un oynadığını belirtiyor. Ayrıca, onun verdiği kadroda Horace Armitage ve Bekir Bircan yok. Emin Bülent de iki ayrı kişi olarak verilmiş... Ancak, bütün bu isimlerin anılmış olması nedeniyle yine de belli bir sonuca varmış oluyoruz.)

Eşfak Aykaç ve Gustav Sebes'in 28 yıl önceki anıları...
1956 yılının 19 Şubat günü Türk futbolunun en büyük mucizesi gerçekleşti...
Türkiye-Macaristan'ın İnönü Stadı'nda 3-1 yendi... Hürriyet, bu tarihi olayın "iki önemli adamı" Türk Milli Takım Tek Seçicisi Eşfak Aykaç ile Macar mucizesini yaratan ünlü futbol adamı Gustav Sebes'in anılarına el koydu.
Eşref Aykaç, yarattığı mucizeden sonra soyunma odasının şaşkınlığını şöyle anlatıyor:
"Bir ara kendimi bayılacakmış gibi hissettim. Macar soyunma odasına girdiğimde başta kaptan Puskaş, milletvekili Bozsik ve Hidegkuti olmak üzere bütün takım ayağa kalktı... Çoğu ağlıyordu... Şaşırdım gözlerim doldu... " Eşfak Aykaç, o tarihi anı bugüne kadar hiç neşredilmemiş yönlerini Türkiye-Macaristan maçı öncesi Hürriyet'e yazdı...
# SEBES, 28 yıl önceki Puşkaş, Kocsis, Hidegkuti, milletvekili Bozsik gibi dev isimlerle yarattığı Macar harika takımını anlatan hatıratında şunları yazıyor: "Macar harika takımını mayınlayanlar ne Almanlardır, ne de İngilizler. Bizi Türkler dize getirdi..."
# "Macar Milli Takımı'nda, Türklerden iki kişinin oynayacağı kanısındayım: İsfendiyar ve Lefter..."
# "Türkler bize oynadıkları futbolu dünya kupasında tekrarlasalardı ne olurdu sorusunu zaman zaman sordum. Herhalde ilk dört içinde yer alırlardı..."

Yurt dışına çıkan ilk takım GALATASARAY
Türk futbolu yurt dışına ilk kez 1911 yılı Eylül ayında çıktı. Ve bir Türk takımı, Avrupa sahalarında ilk maçını 11 Eylül 1911 günü, Macaristan'ın Kolojvar kentinde, bu kentin adını taşıyan Kolojvar takımıyla yaptı. Bu Türk takımı Galatasaray idi.
Ahmet Robenson- Neşet İsmet-Cevat, Hasan, Bekir Bircan-Dalaklı Hüseyin, İdiris, Celal (Şehit) Galip Kulaksızoğlu, Emin Bülent Serdaroğlu'ndan kurulu Galatasaray, Türk futbolunun yurt dışındaki bu ilk maçında Macar Kolojvar'a 5-1 yenildi.
Yine aynı kentte, aynı takımla 13 Eylül 1911 günü oynayan rövanş maçını 4-1 kaybeden Galatasaray, 15 Eylül 1911 günü Budapeşte'de ünlü F.T.C. (Ferençvaroş) takımıyla karşılaştı, bu maçı da 7-1 kaybetti.
Bu ilk yurt dışı seyahatin son durağı olan Bükreş'te 20 Eylül 1911 günü Bükreş Karması ile oynayan Galatasaray, bu maçı 11-1 gibi çok açık bir farkla kazanarak yurt dışında ilk galibiyeti elde eden Türk takımı olmak onurunu da kazandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:43 pm

METİN OKTAY

2 Şubat 1936'da İzmir'de (Karşıyaka-Çiftefırınlar) doğdu. Karşıyaka Soğukkuyu İlkokulu, Alsancak İlkokulu, İnönü Lisesi ve Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü'nde (Mobilya bölümü) okudu. 15 yaşında Damlacık Kulübünde 8 numaralaı formayı ( 8 numaraları forma çok sevdiği Sait Altınordu'un forma numarasıydı) giyerek futbola başladı. Adnan Suvari'nin futbolcu-antrenör olarak görev yaptığı Yün Mensucat'a transfer oldu ve yeni forması altında 14 gol attı ve Genç Milli Takım aday kadrosuna çağrıldı. 11 Nisan 1954' te Belçika maçında ilk kez milli oldu ve 4-0 kazanılan maçın 2 golünü o attı. Aynı yıl İzmirspor'a transfer oldu ve bu forma altında 17 gol atarak gol kralı oldu. İzmirspor da Mahalli Lig'i şampiyon bitirdi.

1955'te 19 yaşında Galatasaray' a transfer oldu. Galatasaray formasıyla ilk kez (28 Ağustos 1955) Beyoğluspor'a karşı oynadı ve ilk golünü attı. 1956 yılının Şubat ayında Millilerimiz macarları 3-1 yenerken, 2 golü Lefter 1 golü Metin attı. 29 Ocak 1959'da İzmir'de Oya Sarı ile evlendi. 10 Haziran 1959'da Fenerbahçe ile oynananTürkiye ligi finalinin ilk maçının 37. dakikasında rakip kaleye ünlü ağları yırtan gol" ünü attı. 22 Haziran 1959' da babasını yitirdi. Transfer döneminde İzmirspor'un o gün için büyük bir tutar olan 30.000 TL'lik transfer teklifini reddederek çok sevdiği kulübünde kaldı ve bu nedenle eşinden ayrıldı. 14 Eylül 196'ta eksik askerlik yaptı savıyla tutuklandı ve toplam 45 gün Paşakapısı ve Toptaşı Cezaevlerinde kaldı.

18 Aralık 1960'ta İnönü Stadı'nda oynanan maçta Galatasaray-Fenerbahçeyi 5-0 yendi ve Metin 4 golün sahibi oldu. Temmuz 1961'de italyanın Palermo Kulübü'ne transfer oldu. Haziran 1962'de yeniden Galatasaray'a döndü. 12 Mayıs 1965'te İstanbul'da Servet Kardıçalı ile evlendi. Aynı yıl "Taçız Kral" filminde başrol oynadı. 9 Şubat 1966'da Zeynep adını verdikleri bir kız çocuğu oldu ama Servet Metin Oktay çiftinin "prenses"i ancak 6 saat yaşadı. 1969'da Galatasaray şampiyon, kendiside gol kralı olduktan sonra, İstanbul ve İzmir'de yapılan jübilelerle futbolu bıraktı. 13 Eylül 1991 'de bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı.

Futbol yaşamı boyunca rakip fileleri tam 608 kez havalandırdı.
1 kez İzmirspor'da, 10 kez Galatasaray'da şampiyonluk gördü.
10 kez gol kralı oldu ( Biri İzmir Profesyonel liginde...)
1956-57 İstanbul Profesyonel Ligi 17 gol
1957-58 İstanbul Profesyonel Ligi 19 gol
1958-59 İstanbul Profesyonel Ligi 22 gol
1959 Türkiye Ligi 11 gol
1959-60 Türkiye Ligi 33 gol
1960-61 Türkiye Ligi 36 gol
1962-63 Türkiye Ligi 38 gol
1964-65 Türkiye Ligi 17 gol
1968-69 Türkiye Ligi 17 gol

Maç başına 1.6'lık gol ortalaması kırılamadı.
40 Kez milli oldu (4'ü Genç Milli Takım). 7 kez kaptanlık yaptı ve toplam 17 gol attı. Tüm futbol yaşamında 1 kez oyundan ihraç edildi(Bir Fenerbahçe maçında)
Kaynak : GS Dergisi 3.Sayı








GEORGE HAGİ

Hayatı

Gica, Hagi ailesinin (Sultana ve Elena adında iki ablası ile birlikte) 3 çocuğundan biridir. 5 Şubat 1965 tarihinde Köstence'nin Sacele köyünde dünyaya geldi. 6 yaşındayken hiç unutamadığı bir hediye alır: bir top. Bu top onun ilk topudur ve böylece efsanenin yaratılmasındaki ilk tuğlayı koyan annesi Chirata'dır.

İkinci tuğla da hiç kuşkusuz onu keşfeden ve Farul Köstence genç takımında ilk hocalığını yapan Josif Bukossi tarafından koyulmuştur. Hagi futbolculuk yaşantısındaki en büyük katkıyı Bukossi’den aldığını sık sık dile getirir. Bukossi onun için hocaların hocasıdır.

Balint Belodedici ve Popescu en sevdiği arkadaşlarıdır. Hatta Popescu ile arkadaşlıklarını bir adım ileri götürmüşler ve bacanak olmuşlardır. İki kız çocuk babası olan Gica iyi bir ev erkeği görüntüsü vermektedir.

Klüp Kariyeri:

Gheorghe Hagi futbola Farul Köstence'nin gençler takımında başladı. İlk resmi maçına 11 yaşında çıktı. 1979-80 sezonunda lisanslı olarak Farul Köstence takımını oyuncusu oldu. 1983 yılına gelindiğinde sınava girmeden üniversiteye gidebilmek için Universitatea Craiova takımıyla sözleşme yapar. Bu haber Çavuşevsku'nun oğlu Nicu'nun kulağına gider. Hemen Hagi'yi Bükreş'te bir üniversiteye yazdırır ve Onursal Başkanı olduğu Sportul Studentesc'e transfer eder. Hagi 1986 yılına kadar oynadığı Sportul'da 108 maç oynar ve 78 gol atar. Bu dikkat çekici başarı Çavuşesku'nun en büyük oğlu Valentin'in gözünden kaçmaz. Kardeşi ile arası hiç de iyi olmayan Valentin, Hagi'yi ordu takımı olan Steaua Bükreş'e transfer eder

1986 yılı Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonu Steaua, Avrupa Süper Kupası Finali'ne çıkarken Hagi de kadrodadır. Üstelik maç Hagi'nin serbest vuruştan attığı golle 1-0 biter. Ayrıca ilk senesinde Romanya Kupası ve Romanya Lig Şampiyonluğu'nu kucaklayan Hagi, daha sonra da Steaua ile 1 Romanya Kupası ve 2 şampiyonluk kazandı. Ayrıca 1989 ylında Şampiyon Kulüpler Kupası'nda final oynama başarısını göstermiştir.

1990 yılında rekor bir ücretle olan 4 milyon $ karşılığı Real Madrid'e transfer oldu. Burada Toschack ve Antiç ile çalışan Hagi şampiyonluk yaşayamaz. İkinci senesinde şampiyonluğa çok yakınken ligin son maçında Tenerife’ye yenilir ve şampiyonluğu kaçırırlar; Hagi bu maçı oyunculuk kariyerindeki en kötü maç olarak niteler. Takım içi guruplaşmaların da iyice arttığı bu dönemde, iyice rahatsız olan Hagi, Lucescu’nun çalıştırdığı Brescia kulübüyle anlaşır. İlk senesinde Brescia ile küme düşen Hagi, transfer tekliflerine rağmen kendisi için “kaçtı” denmesini istemediğinden takımdan ayrılmak istemez.

Fakat 1994 Amerika Dünya Kupası’da öylesine başarılı olmuştur ki yine 4 milyon $ bonservis bedeliyle bu sefer bir başka İspanyol devi olan Barcelona’ya transfer olur.

Gerçek patlamayı ise 1996 İngiltere Avrupa Kupası’ndan sonra transfer olduğu Galatasaray'da yapmıştır. 5 sezon kaldığı Galatasaray'da 1 Avrupa Süper Kupası, 1 UEFA Kupası, 4 Lig Şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazamıştır. Bunun ötesinde Galatasaray'da bir mit olmuştur. Galatasaray tarihinde en sevilen yabancı futbolcu olduğu hiç kuşku götürmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 4:52 pm

Milli Takım Kariyeri

17 yaşında Lucescu tarafından ilk defa A Milli Takıma çağrılan Hagi, o ana dek 16, 17 ve 18 yaş-altı takımlarında 49 kez, olimpik Milli Takımda ise 4 kez milli olmuştu. İlk A Milli maçı ise 10 Ağustos 1983 tarihinde Norveç ile yapılan dostluk maçıdır. 1985 yılında ilk defa kaptan olan Hagi, 1990 yılından emekli olduğu 2001 yılına kadar çıktığı her maçta kaptandı. Toplam sayı 65’tir.

Toplam 125 kere milli takım forması gitmiş ve bu forma altında 35 gol atmış olan Hagi, 24 Nisan 2001 yılında 80.000 kişinin katıldığı bir jübile ile emekliye ayrılmıştır. Maç Romanya Milli Takımı ile Dünya Karması arasında oynanmış ve 2-2 bitmiştir.

Teknik Direktörlük Kariyeri

2001 yılında oyunculuğu bıraktıktan hemen sonra Romanya Milli Takımı'nın başına geçti. Fakat Milli Takım 2002 Dünya Kupası'na gitmeyi başaramayınca ayrıldı. 2003 yılında Bursaspor'un başına geçti. Yönetimle ters düşünce sezon ortasında buradan da ayrıldı.

2004 yılının ilk aylarında Fatih Terim'den boşalan Galatasaray Teknik Direktörlüğü koltuğuna oturdu. Göreve geldiği Avrupa Kupaları'na katılma hakkını elde edemedi. Fakat ertesi yıl, yani 2004-2005 sezonu Galatasaray'ın 100. kuruluş yılı olduğu için pek üzerinde durulmadı. Bütün Galatasaray camiası 100. yılda şampiyonluk istiyordu. Bu yüzden de Avrupa Kupalarında olmamayı bir avantaj olarak görenler bile vardı. Bu şampiyonluk için gerekli transferler yapılacak, yönetim elinden geleni yapacaktı. Fakat Hagi'nin iddiası istediği futbolcuların alınmadığı yönündeydi. Yönetim bu iddiayı kabul etmese de pek inandırıcı olamadı. Bu gergin şartlar altında Galatasaray 100. yılında şampiyonluğa ulaşamadı. Bunun yanında Ligi 3. sırada bitirip Şampiyonlar Ligi şansını da kaçırdı. Maddi problemlerden bunalmış yönetim için bu kötü bir haberdi. Yıldızları zaten hiç bir zaman barışmamış olan Hagi - yönetim ikilisinin arası daha da açıldı. Bu şartlar yüzünden Hagi, 30 Mayıs 2005 tarihinde istifa etti.

Hagi yönetimi memnun edememişti ama taraftarları çok çok memnun ederek ayrıldı Galatasaray'dan. 2004-2005 sezonu Federasyon Kupası'nı almış, bunu bir de ezeli rakibi Fenerbahçe'yi yenerek yapmıştı. En önemlisi de final maçının neticesiydi: 5-1. Bir sene önce Fenerbahçe'ye 6-0 yenilen Galatasaray, 2004-2005 sezonu Federasyon Kupası Finali'nde rakibini 5-1 ile yenmişti. Yaklaşık 40 yıllık bir rekordu bu Galatasaray açısından.

Öznitelikleri

Hagi’yi büyük bir futbolcudur ve her büyük futbolcu gibi bunu tek bir özelliğe değil, bir çok üstün özelliğin bir araya gelmesine borçludur. Hagi çok üst düzey bir futbol zekasına ve uyanıklığına sahiptir, teknik yetenekleri üst düzeydedir, top sürme, çalım atma, uzaktan şut ve serbest vuruşlarda muhteşemdir. Yeşil sahalar bu özelliklerin bir kaç tanesine sahip olup şimdi esamisi okunmayan bir çok futbolcunun şahididir. Ama Hagi aynı zamanda çalışma ahlakına sahip güçlü bir karakterdi. Yeteneklerini saha dışına da genişletebildiği için bir efsane olarak futbol tarihindeki yerini almıştır.

Küçük ayakları arasında topu mıknatıs gibi toplaması istemedikçe kimsenin topla arasına kolay kolay girememesi . Topa bilardo topu tarzında garip vuruş teknikleri ile çözülmemiş bir çok tekniği . Topa bakarken sahanın her yerini radarları ile okuması . Kalecinin açıklığını dahi okuyp birden kaleciyi orta sahadan bile gol tehlikesine sokabilmesi. Çok iyi top çevirmesi , yönlendirmesi , oyun kurması ve diğer herşeyi ile Hagi bir teknik ekoldür.

Hagi, bir 10 numaraydı, klasik ileriye dönük orta saha oyuncusuydu. Hem gol atan hem de oyun kuran, asist veren bir oyuncuydu. Serbest oynamayı sevmesine rağmen oyun disiplininden kopmazdı

Hagi deyince ceza sahasının etrafından attığı goller akla gelir hemen. Tam bir serbest vuruş ustasıydı. Orta çizgi ile kale çizgisi arasındaki hemen hemen her noktadan gol atmıştır. Yalnızca serbest vuruştan değil, oyun içinde de mesafe tanımaksızın vurduğu şutlar her zaman çok tehlikeli olmuştur. Bu tip şutları hem isabetli hem de beklenmedik zamanlarda attığı için çok tehlikeliydi. Kalecinin bir anlık dikkatsizliğini fark eder ve bazen 30 – 35 metreden şut çekerdi. FIFA’nın Yüzyılın En Güzel Yüz Golü listesinde 5. gol Hagi’nin attığı 1994 Dünya Kupası’nda Kolombiya’ya attığı goldür.

Uzak şutlarının dışında top sürüşü ve çalımları da Hagi efsanesinin önemli tapı taşlarındandır. Ceza sahası dışında topu ele geçirdiği zaman ne yapacağı belli olmazdı. Şut birinci seçenekti ama rakip defansta boşluklar fark edip topla içeri girmesi de az rastlanır bir şey değildi.

Teknik olarak olağanüstü yetenekli olmasına rağmen çok çalışkan ve disiplinli bir futbolcuydu. Antrenmanları kaçırmayan, en erken gelen, en geç çıkan tipteki oyunculardandı. Çok düzgün bir aile hayatı vardı. Bu yüzden de ileri yaşlarında dahi istikrarlı bir oyun tutturabilmiştir.

Onun bu kadar sevilmesinde oyun içindeki liderlik yönü büyük rol oynar. Bir teknik direktör gibi oyunu yönlendirir, arkadaşlarıyla konuşur, direktifler verirdi. Bu yönüyle oyunu, bütün sıcaklığıyla yaşayan bir futbolcuydu. Bu yüzden de kendini tutamayıp hırçınlaşması alışıldık bir şeydi. Fakat oyun içinde, ortalamanın üstünde bir hırçınlığa ve kart görme eğilimine sahip olsa da oyun dışında akıllı, terbiyeli ve seviyeli bir insandır.

Romanya'da Yüzyılın Futbolcusu,6 kere de Yılın Futbolcusu seçilmiştir. Pele'nin Yaşayan En Büyük 125 Futbolcu listesinde de yer almaktadır.

*
o
+
#
* Şu iyi bilinmelidirki HAGİ eğer ingiliz olsaydı şimdi dunyanın en iyi futbolcusu ünvanını allmıştı.*****


Başarıları

* Kulüp
o Avrupa Süper Kupa (1987, 2000)
o UEFA Kupası (2000)
o Romanya Ligi Şampiyonluğu (1987, 1988, 1990)
o Romanya Kupası (1987, 1989)
o Türkiye Süper Ligi Şampiyonluğu (1997, 1998, 1999, 2000)
o Türkiye Kupası (1999, 2000)
o Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kupası (1997)
* Milli
o 1984 Avrupa Şampiyonası (Fransa)
o 1990 Dünya Kupası (İtalya )
o 1994 Dünya Kupası (ABD)
o 1996 Avrupa Şampiyonası (İngiltere)
o 1998 Dünya Kupası (Fransa)
o 2000 Avrupa Şampiyonası (Hollanda-Belçika)
* Bireysel
o 1985 Romanya'da Yılın Futbolcusu
o 1986 Romanya Ligi Gol Kralı
o 2000 Romanya'da Yılın Futbolcusu



Kulüpleri

* Futbolcu olarak
o 1982 - 1983 Farul Köstence (18 maç 17 gol)
o 1983 - 1986 Sportul Studentesc (108 maç 58 gol)
o 1986 - 1990 Steaua Bükreş (97 maç 76 gol)
o 1990 - 1992 Real Madrid (64 maç 19 gol)
o 1992 - 1994 Brescia (60 maç 14 gol)
o 1994 - 1996 Barcelona (36 maç 7 gol)
o 1996 - 2001 Galatasaray Spor Kulübü (167 maç 78 gol)
* Teknik Direktör olarak
o 2001 Romanya Milli Takımı
o 2003 Bursaspor Futbol Kulübü
o 2004 - 2005 Galatasaray Spor Kulübü


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 5:01 pm

HAKAN SÜKÜR

Hiç şüphe yok ki Hakan modern futbol çağının en verimli golcülerinden biri ve gelmiş geçmiş en iyi Türk futbolcusu...

Kariyerine Sakaryaspor'da başlayan Hakan bir süre sonra Bursaspora transfer oldu ve burda büyük takımların ilgisini çekmeye başladı.Bursaspor'da iki başarılı sezondan sonra onun için daha büyük takımlarda oynama zamanı gelmişti ve o çocukluğundan beri taraftarı olduğu Galatasaray'a transfer oldu..Burda çok başarılı oldu ve 3 sezonda 50'den fazla gol attıktan sonra Galatasaray yönetimi Hakan'ı İtalyan takımı Torino'ya satma kararı aldı.Hakan bu sırada bir de evlilik yaptı.Her zaman büyük hedefler için oynamaya alışmış olan Hakan için tek hedefi kümede kalmak olan Torino gibi bir takım uygun değildi ve Italya liginde 5 maç oynayıp 1 gol attıktan sonra Galatasaray'a dönüş yaptı.Evliliği de kötü giden Hakan İtalya dönüşü eşinden boşandı.

Galatasaray'a dönüşünde Graeme Souness yönetiminde tüm moralsizliğine rağmen 25 maçta 16 gol atmayı başardı.1996 da takımın başına Fatih Terim'in geçmesiyle Hakan ve Galatasaray için yeni bir dönem başlıyordu...Hakan'ı çok iyi tanıyan Fatih Terim'in komutası altında Galatasaray o yıl şampiyon olurken Hakan 38 gol atmayı başardı.

Bu zamandan beri Hakan düzenli olarak Galatasaray ve Türk Milli takımı için gol atmaya devam ediyor.Türk milli takımının Hakan'ın gol attığı hiç bir maçı kaybetmemesi onun ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösteren bir diğer delildir.

Özellikle bu sene Avrupa kupalarında çok iyi bir performans gösteren Hakan'ın geçen sene evlendiği eşi Beyda Hanım'dan bir de kızı oldu.

Hakan'ı bu kadar iyi bir oyuncu yapan nedir?

En başta üstün hava hakimiyeti.Hakan deyince herkesin aklına onun attığı birbirinden güzel kafa gollerinden biri mutlaka gelir.Hakan'ın dünyanın en iyi kafa golü atan oyuncularından biri olduğu(belki de en iyisi olduğu) Avrupa Futbol Otoritelerince de tescillidir.

Savaşçılık...Hakan'ın gol atmadığı bir çok maç var belki,ama hiçbir maçta savaşmadığı,hücum presin en iyisini yapmadığı görülmemiştir.Golcülük özelliklerinin yanında asist yapmayı da çok seven Hakan'ı durdurmak için rakip takımlar ona bazen 2 hatta 3 markajcı verirler.Bu da yanında oynayan Atrif,Okan gibi oyunculara gol atmaları için gerekli boş alanı sağlar.

Şutlar...Hakan genelde iyi şut atan bir oyuncu olarak düşünülmese de bu onun iyi şutlar atamamasından çok ceza sahası dışından topa vurmayı sevmeyen kollektif oyun stili yüzündendir. Yine de Hakan ceza sahası içinde ölümcül bir silahtır ve kale önünde hem sağ,hem sol ayağını kullanabilir

Galatasaray sevgisi Hakan'ı başarılı kılan özelliklerinin belki de en önemlisidir...Bu yüzden Juventus dahil birçok ünlü kulübün tekliflerini reddeden Hakan gerçek bir Galatasaray taraftarı...Ne yazıkki Galatasaray yönetiminin yanlış tutumundan sonra Hakan sevdiği takımı bırakıp bir İtalyan devine transfer oldu...Internazionale Milan...Takımdaki ilk senesinde Vieri,Recoba,Zamorano,Ferrante gibi İtalya ligini iyi bilen starların varlığına rağmen 24 lig maçında forma giyen Hakan 5 gol attı.Galatasaray'dan kalma alışkanlıklarını sürdüren Hakan Inter için de ezeli rakip Milan ve Hertha Berlin'e gol atmayı başardı.İnter'deki kinci sezonunda yeni teknik direktör Cuper'le anlaşamayan Hakan kadroda yer bulamadı ve başka bir ünlü İtalyan takımı olan Parma'ya transfer oldu.Sezon sonunda Parma tarafından bonservisi karşılığında serbest bırakıldı.

Bu arada 2002 Dünya Kupası kadrosuna seçilen Hakan burada şanssız maçlar oynadı ve sakatlandı ama yine de 11 saniye ile Dünya Kupası tarihinin en çabuk golünü atmayı başardı ve Milli Takımımızın dünya üçüncülüğünde pay sahibi oldu.

Dünya kupası sonrasında aralık ayında eski Galatasaray teknik direktörü Sounes'in çalıştırdığı aynı zamanda Tugay'ın takımı Blackburn Rovers'a transfer oldu.Blackburn formasıyla çıkacağı ilk maçtan önce şanssız bir şekilde sakatlanan Hakan,burada az sayıda maçta oynama fırsatı buldu ama 2 gol attığı Fulham maçı gibi maçlarda etkileyici bir oyun sergiledi.Sezon sonunda Blackburn Rovers'ın Hakan'ın ücretini karşılayamayacağını açıklamasından sonra eski takımı ve yuvası Galatasaray'la boş mukaveleye imza atarak anlaştı.




29.07.1971 Sakarya

1,91 m

83kg

Santrafor

Evli

iki kızı var


Hakan'ın ünlü kurbanları:
Marco Pascolo
Thomas Ravelli
Van Der Sar
Nevile Southall
Rampulla
Oliver Kahn
Gabor Kiraly
Christian Abbiati
Gianluca Pagliuca
Jens Lehmann
Leo Franco
Nigel Martyn

Sezon Kulüp Maç Gol
1990/91 Bursaspor 18 5
1991/92 Bursaspor 25 7
1992/93 Galatasaray 30 19
1993/94 Galatasaray 26 16
1994/95 Galatasaray 33 19
1995/96 AC Torino 5 1
Galatasaray 25 16
1996/97 Galatasaray 34 *38* Gol Kralı
1997/98 Galatasaray 34 32 Gol Kralı
1998/99 Galatasaray 31 19 Gol Kralı
1999/00 Galatasaray 33 14
2000/01 Inter Milan 24 5
2001/02 Inter Milan - -
2001/02 Parma
2002/03 Blackburn Rovers
2003/04 Galatasaray

Oynadığı kulüpler:

* Sakaryaspor (1987 - 1990)
* Bursaspor (1990 - 1992)
* Galatasaray (1992 - 1995) & (Ekim 1995 - Temmuz 2000) & (2003...)
* AC Torino (Temmuz 1995 - Ekim 1995)
* Inter Milan (Temmuz 2000 - Eylül 2001)
* AC Parma (Ocak 2002 - Temmuz 2002)
* Blackburn Rovers (2002 - 2003)



Başarıları:

-Birçok kez Galatasaray ile Şampiyon oldu ve Türkiye Kupası'nı kaldırdı.

-Türkiye liginde 3 kez gol kralı oldu.

-1998 yılında FIFA tarafından dünyanın en iyi golcüsü seçildi.

-2000 yılında Galatasaray ile UEFA Kupası'nı kaldirdi.

-2002 Dünya Kupası üçüncülük maçında Güney Kore'ye karşı 9. saniyede attığı gol dünya kupaları tarihinin en erken golüdür.

-2003 yilinda FC Internazionale'den kiralik olarak AC Parma formasiyla Italya Kupasini kaldirdi

-Türk Milli Takımı'nın en çok gol atan oyuncusudur.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: Geri: GaLaTaSaRaY FaN CuLuP   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 5:03 pm

TANJU ÇOLAK

Tanju Çolak, 1963 Samsun doğumlu futbolcu. Türkiye Birinci Futbol Liginde bir sezonda en çok gol atan futbolcudur.

Futbola Samsun Yolspor'da başladı daha sonra Samsunspor'da iki defa gol kralı oldu (1985-1986, 1986-1987). 1987 yılında da Galatasaray'a transfer oldu.

Galatasaray formasıyla 1987-1988 sezonunda 39 gol ile üçüncü defa gol krallığına ulaşırken hem Metin Oktay'a ait bir sezonda atılan en çok gol rekorunu kırdı, hem de Avrupa'da da en çok gol atan futbolcu oldu. 1988-1989 sezonu Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final oynayan Galatasaray'ın kadrosunda bulunan Tanju Neuchatel Xamas ve Monaca'ya attığı gollerle takımı sırtlayan oyuncu oldu. 1990-1991 sezonunda dördüncü gol krallığına ulaştı Çolak ve bu kariyerinin zirve noktası oldu.

1991-1992 sezonunda Fenerbahçe'ye transfer oldu. 1992-1993 sezonunda beşinci ve son kez gol kralı oldu. Yavaş yavaş kariyeri gerilemeye başlayan Çolak bir süre İstanbulspor'da forma giydikten sonra futbolu bıraktı.

Tanju Çolak 31 defa Milli Takımda yer aldı ve 9 gol kaydetti.


Kariyeri

* Kariyeri boyunca attığı gol sayısı 1988 maçta 240
* Bir sezonda en fazla gol atma rekoru (1987-1988 sezonunda Galatasaray ile 39 gol),
* Bir maçta en fazla gol atma rekoru (1992-1993 sezonunda Fenerbahçe ile 6 gol),
* 5 kez Türkiye Birinci Futbol Ligi gol kralı (1985-1986, 1986-1987, Samsunspor ile- 1987-1988, 1990-1991 Galatasaray ile - 1992-1993 Fenerbahçe ile),
* Avrupa'da en çok gol atan üçüncü futbolcu (1985-1986 sezonunda Samsunspor ile 33 gol),
* Avrupa'da en çok gol atan futbolcu (1987-1988 sezonunda Galatasaray ile 39 gol),
* Avrupa'da en çok gol atan ikinci futbolcu (1990-1991 sezonunda Galatasaray ile 31 gol),
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
ExaLTeD_Gs
Administratör
Administratör
ExaLTeD_Gs


Erkek Mesaj Sayısı : 2513
Yaş : 32
Nerden : Alemden
İş/Hobiler : Bilişim
<FONT color=orange><B><center>Ka :
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Left_bar_bleue75 / 10075 / 100GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 19/05/08

GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Empty
MesajKonu: FaN CLuP ÜYeLeRiMiZ   GaLaTaSaRaY FaN CuLuP Icon_minitime1Perş. Haz. 05, 2008 5:19 pm

FaN CLuP ÜYeLeRiMiZ

>>exalted_gs
>>crazyteam90
>>ogz_kaan
>>ahmetturani
>>byram2222
>>M.Baba
>>NoBLeWoLF_

üye olamk isteyen arkadaşlarımız bu konuya msj yazsın :yşsn:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bilir.forum.st
 
GaLaTaSaRaY FaN CuLuP
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Galatasaray 3 - 1 Hacettepe

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EĞLENCE :: Fan Clup-
Buraya geçin: